Bir dua cümlesi geçiriyor kalbinden kalabalıklar içinde yapayalnız bir adam; duasına kim amin diyecek? Bir turna sürüsü geçiyor şehrin üstünden; onları kim farkedecek? Ufukları dünyanın en güzel kızıl tonlarına boyuyor güneş, şiirini kim yazacak? Limanda hafifçe sallanarak uyukluyor bir sandal; resmini kim çizecek? Hayatın sırrını uluorta ifşa ediverse mesela bir bilge; o sırra kim can kulağını verecek? Yolunu kaybetmiş şen şakrak bir nakarat; şarkısını bulmasına kim yardım edecek? Yuvasından düşmüş bir serçe yavrusu; yuvasına kim geri koyacak? Havada asılı duruyor bir feryad; imdada kim koşacak? Ağlar gibi uluyor uzun uzun sokakta terkedilmiş bir köpek; başını kim okşayacak? Bir köşede ömrünü tüketiyor eski bir ahşap konak; içine kim yeniden bir parça hayat koyacak? Hikayenin bir yerinde ayrı düşmüş iki sevgili, aralarını kim bulacak? Nasıl sevebildiğini unutmuş bir gönüle, sevdayı kim hatırlatacak? Kırık kalpler, kırık hayaller, hayrına kim yapıştıracak? *** Gökhan Özcan, Yine Aynı Hikaye
İstanbul
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik... Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belld bir milyar kırat...
Reklam
Kadıköy Moda Süreyya Sineması/Operası
Süreyya Sineması'nın öyküsü Kadıköy tarihi için önemli. 1923'te inşaatına başlanan sinema, 1927'de açılmış. Köseoğlu Paşa’nın ikiz kâgir konağının yanı sıra sedir ağaçlarıyla doluymuş arazisi. 1908 yılında konak satışa çıkarılınca selamlık kısmını Süreyya Paşa, haremlik kısmını ise Kadıköy Metropolitliği satın alır. Süreyya Paşa,
Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim
V.Hugo'nun gözündən Notre-Dame de Paris️☆
Kuşkusuz Notre-Dame de Paris Kilisesi günümüzde de görkemli ve heybetli bir görünüme sahiptir. Ama yaşlanır­ken kendini çok iyi korumasına rağmen, zamanın ve in­sanların bir araya gelerek, ilk taşı koyan Charlemagne'a ve son taşı koyan Philippe-Auguste'e saygı duymadan bu ulu yapıya verdikleri sayısız hasarlar karşısında iç çekmemek,
Faik dedemi hatırladım.Çocukken annemle babamla ziyarete gidince bize güzel, antika, ahşap evini tahsis etmişti.Akşam karanlığı başında kasketiyle dedemi kapıda gördüğümü hatırlıyorum.Konak da yakındı oraya buna rağmen niye eve gitmedik te orada bir gece kaldık orası muamma şimdi.
Reklam
45 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.