" Paşa Oğlum!
Burada geçim zorlaştı. Ekmeğimizi e de kendimiz yapıyoruz. Evin arka bahçesine ektiğimiz fidanların verdiği sebzelerle de iyi kötü geçimimizi sağlıyoruz. Ancak aylar var ki evin içine ne yağ ne fe bir gram et girdi. Ahvalimiz budur..."
Yaptığımız dünya işleri de güzel olmalı, oturuşumuz, yürüyüşümüz, giyinişimiz, ese rimiz hasılı bütün ahvalimiz, akvalimiz, a'malimiz; sünnete, adaba, ahenge, ma'rufa uygun ölçülü kısaca el- Cemil'in tecellisine ayna olmalı.
•|Bir ülkede halka yüklenen vergiler ne kadar az olursa,
halk çalışmak ve üretmek için daha fazla mücadele eder...
Yeni ürünler ve yenilikler çoğalır...
Ülke kalkınır....
Ancak devlet idarecilerinin refaha ve bolluğa alışması arttıkça ihtiyaçlar ve savurganlık çoğalır...
Ve bununla birlikte masraflar artar...
Bunun sonucunda ise halka yüklenen vergiler çoğalır, halk da buna dayanmaya çalışır....
Bir süre sonra ise halk vergilerin yavaş yavaş artmasına alışınca da neyin nasıl arttığını bilmez...
Yaptığımız dünya işleri de güzel olmalı, oturuşumuz, yürüyüşümüz, giyinişimiz, eserimiz hasılı bütün ahvalimiz, akvalimiz, a'malimiz; sünnete, adaba, ahenge, marula uygun ölçülü kısaca el-Cemil in tecellisine ayna olmalı.
Kim olduğunu hatırlayamadığı için kendisi, nereden geldiğini unutamadığı için bir başkası olamayan adamın dilemmâsı bizimki. Çok örselenmiş, çok hırpalanmış, asırlar boyu yediği dayaklardan üstü başı kan revan, yüzü gözü mor içinde; aynaya baktığı vakit kendisini değil kendisine dayak atanların bıraktığı izleri seyreden bir adamın acısı. Hadisâtı başkasının kelimeleriyle yorumlamaktan kalbini, başkasının aklıyla düşünmekten kelimelerini, kelimeleriyle konuşmaktan kendini yitiren bir adamın trajedisi. Ahvâlimiz budur, biz buyuz.
Mecnûn’un babası oğlunun iyileşmesi için son çare olarak Mecnûn’u Kabe’yi ziyarete götürür. Fakat Mecnûn, babasının beklentisinin aksine, aşktan kurtulmak yerine aşk mertebesini artırması için Allah’a yakarır.