Bu kitabın baş kahramanı bir ev!Hem de Amerika’da,Hollanda tarzında yapılmış, uzaktan bile herkesin ilgisini çeken,merak uyandıran, kendine has döşemesi bahçesi ile farklı ve güzel bir ev
Peki bir ev sadece güzel olduğu için aynı zamanda bir yuva da olabilir mi?İçinde yaşayanları mutlu eder ya da ait hissettirir mi?
Çocukları bu evde geçen iki kardeşin,annelerinin ortadan kaybolması ile değişen hayatları, kendi yollarını,kendi ‘ev’lerini bulma yolculuğu, anlatılıyor Hollanda Evi’nde.
Bu iki kardeşten küçük olan Danny’nin ağzından anlatıyor hikayeyi yazar.Kitabın kapağında ise, ablası Maeve’in romanda sık sık adı geçen portresi var.Bu portre bu roman için tasarlanmış ve her baskısında bu kapak resminin kullanılması şartı varmış
İlk kez bir Ann Patchett romanı okudum.Yazar, PEN/Faulkner ve Orange gibi ödüller de kazanmış ve bu kitabı ile 2020 Pulitzer Kurgu Ödülü’nün finalisti olmuş.Benim son zamanlardaki, “akıcı ve zihne iyi gelen” roman anlayışımı karşıladı kesinlikle.Yazarın derdi tüm bu aile bağları,annelik,aitlik,sadakat ve sevgi maddelerinin yanında, yoksulluğa ve/veya zenginliğe tapınma hali de olmuş.
Ev çoğu zaman,sığındığımız,ait olduğumuz,iyi ve rahat hissettiğimiz yerdir.Ama bunun, o evin güzelliği,ihtişamı gibi nedenler ile de pek ilgisi yoktur.Tıpkı bu romandaki gibi, belki de hayat yolumuzu belirler ve o hayattan almamız gereken dersleri de bize öğretir.Sadece kapağına bakarak okumaya karar verdim ve bana bu yolda çok güzel eşlik etti canım Kitabım...