"Her geçen gün farkında olmadan duvarları daralan bir kafeste çalışıyor gibiydik. Kapı açık olduğu için kendimizi özgür sanıyorduk. Fakat kanadı budanmış kuşlar gibi bir avuç yem, bir yudum su uğruna kendi ayaklarımızla her sabah tıpış tıpış içine girdiğimiz hapishaneden farksızdı. Telefonda konuşurken kağıdın kenarına yapılan karalamalar gibi öylesine geçiyordu hayat ve ofisteki bütün kağıtların kenarı sarmal labirentlerle doluydu."