Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ali

Değişiklikten korkmak mı? Ama değişiklik olmazsa ne olabilir ki? Evrensel doğaya bundan daha yakın, daha değerli bir şey olabilir mi? Odun değişime uğramazsa, sıcak banyo yapabilir misin? Besinler değişime uğramazsa beslenebilir misin? Değişim olmaksızın hangi yararlı şey meydana gelebilir? Öyleyse, senin kendi değişiminin de aynı nitelikte olduğunu, evrensel doğaya aynı biçimde gerekli olduğunu görmüyor musun?
Reklam
Tanrı'nın bıraktığı yerden başlamalı, onun yorulduğu yerden işe el atmalı. Peki, nerede onun yorulduğu nokta, Helena, söyleyin lütfen! Nerede olacak hayatta, insanın kendisinde.
Sayfa 126Kitabı okudu
bence başka kitaplar yazıyor
Tanrı dünyayı yaratmaya koyulduğunda fazlasıyla yaşlıydı. Yoksa altıncı günün akşamı işi paydos etmezdi. Bininci günde bile yapmazdı böyle bir şeyi. Bugün bile yapmazdı. Ona karşı olmamın tek nedeni de işte budur. Övüngenliğe kaçmasıdır, insanı yarattıktan sonra eserinin yazılıp bittiğine inanması, kalemi elinden bir kenara bırakıp bundan böyle kitabının yapacağı baskı adedini düşünmesidir. Tanrı'nın sanatçı olmayışı bir hazin ki! Yaptığı bu kadar işe karşın sanatçı olmayışı; bunu düşündükçe ağlayası geliyor insanın, bütün cesaretini yitirecek oluyor."
Sayfa 124Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bizler burada oturmuş, sözde akıllıca işlerle uğraşırız. Sayıları sayıp dururuz habire, aralık ayındaki kömür sevkiyatına ilişkin rakamları kayda geçiririz. Oysa dışarıda hayat vardır. Bizler burada yazarız, kasalı araba, no. 7815. Oysa dışarıda mutluluk vardır. Ben buradan ayrılıp tarımla uğraşacağım, köylü biri olsam da fark etmez. Diyeceğim, insan aziz Tanrısının haberi olmadığı bir iş yapmamalı. Siz sanıyor musunuz ki, Tanrı bir binanın arka cephesindeki bu bürodan bakar içeri? Baksın da uzun bir süre için keyfi mi kaçsın!
Sayfa 114Kitabı okudu
Dost
Bir gece habersiz bize gel Merdivenler gıcırdamasın, Öyle yorgunum ki hiç sorma Sen halimden anlarsın. Sabahlara kadar oturup konuşalım Kimse duymasın. Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız Dokunarak uçalım. İnsanlardan buz gibi soğudum, İşte yalnız sen varsın. Öyle halsizim ki hiç sorma Anlarsın. 1947
Reklam
Washington Diplomats'a geçtiğimde her deplasman maçından önce engelli çocuklarla antrenman yapmam gerekeceği söylenmişti. Başta çok zor geldi. Birkaç ay sonra hiçbir işe yaramadığı için bırakmak istediğimi söyledim. Topu, vurmalarını istediğim yönün tersine atıp duruyordu çocuklar. Organizatörlere bunu söylediğimde antrenmanlarımızdan
Aptal bir insan, bunu zaten biliyorum, diye düşünür. Yeni olan herhangi bir şeyin zihnine girmesine engel olur. Bilge bir insan, hikayenin tamamını bilmiyorum, diye düşünür. Kendini daha büyük bir bilgeliğe açar.
Sayfa 195Kitabı okudu
yaşam, su üzerindeki köpük gibidir... ne zaman kaybolacaklarını bilemeyiz...
Şark öldü!
Şark yok, şark öldü. Bizler yetimiz. Unutmaktan başka çaremiz yok. Yetimlikten kurtulmak için unutmalıyız.
...sen bir medeniyetin iflası nedir, bilir misin, dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı yapan manevi kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü?... Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.
Reklam
Japonya kaybetti
Tsubakiyama geri döndü. Yüzünde karanlık bir ifadeyle gazeteyi uzattı. Şöyle bir bakıverdim. Bu cümleyi görmemeliydim. Bu, birkaç yıldır görmemek için savaşa devam ettiğimiz cümleydi! "Savaş, kutsal İmparatorluk kararıyla sona erdi." "Japonya kaybetti!" Yüksek sesle haykırıp gözyaşlarına boğuldum. Yirmi, otuz dakika tıpkı bir çocuk gibi ağlamaya devam ettim. Tsubakiyama da tataminin üzerinde yere kapanmış, omuzları titreyerek ağlıyordu. Akşamın erken saatlerinde yardıma giden arkadaşlarımız döndü. Onların yüzünü görünce yine gözyaşlarımı tutamadım. Hepimiz el ele tutuşup ağlaştık. Güneş batmış, ay yükselmişti ve biz ağlamaya devam ediyorduk. Yemek hazırlamadan, çay içmeden, hiçbir şey düşünmeden ve söylemeden, sersem bir hâlde ağlamaya devam ettik...
Atinalı izleyiciler, Dionysos festivalinde izledikleri tragedyaların mesajlarına şiddetli tepkiler verdiler. Oyundaki ana karakterlerin sahip oldukları konuma ve güce rağmen yıkımlar yaşadığının farkına vardılar. Bu karakterler kötü ve zalim oldukları için değil, hata yapabilen faniler oldukları için bu uğursuzluklar başlarına geliyordu. Hiç istemeseler de, sonu felaketle bitecek şekilde, kendilerini kolayca kibirle kuşatılmış bir cehalet ve hata yumağı içinde bulabilirlerdi... Oyunlar özellikle kent devletinin meclisinde, konseylerinde ve mahkemelerinde yöneticilik yapan erkek yurttaşlara, başarının karmaşık ahlaki sorunlar doğurduğunu, insanlara tepeden bakan aşırı bir gururun tüm toplum için felakete dönüşebileceğini hatırlatıyordu.
Sayfa 161Kitabı okudu
Meçhul bir ses hayat mücadelesinde yaralanan, sevdadan gönlü kırık zavallılara hayatın çizdiği yolu ister istemez kaderin namert elinin sert parmaklarıyla itile itile takibe mecbur olacaklarını mütemadiyen haykırıyor mu ki insan yerine getirilemez, ulaşılamaz olduğunu pek iyi bildiği halde yine birtakım kararların arkasından koşuyor, yine birtakım emellere kapılarak, onları geçici de olsa ulaşılır sanarak güya emin bir vicdan rahatlığı kazandım hulyasıyla bir aralık dert ve elem içinde çırpınmaktan vazgeçiyor, yeniden umut buluyor, hulyaya, her zaman hulyaya, daima hulyaya, daima hulyalarına aldanıyor...
Sayfa 133Kitabı okudu
Okuyan Adam
Uzun uzun okudum. Bu öğlen sonrasından beri, kulaklarımda yağmurun camlardaki hışırtılı sesi. Bir şey duymaz oldum dışardaki rüzgârdan, elimdeki kitabın yoğunluğundan. Yüz çizgileriyle karşılaştım sayfalarına baktıkça, düşüncelerin bulutlarıyla koyulaşmış çizgiler, ve ben okudukça perde perde açılmakta zaman.- ...
Sevgi Bahçesi
Sevgi Bahçesine gittim. Hiç görmediğim bir şey gördüm: Bir Kilise yapılmıştı tam orta yere, Çocukken oynadığım çimenlerin yerine. Ve bu Kilisenin kapıları kapalıydı, Kapının üstünde Girilmez yazıyordu; Ben de Sevgi Bahçesine döndüm, Eskiden güzel çiçeklerle doluydu, Ve gördüm ki bahçe mezarlarla dolmuş, Ve çiçeklerin yerinde mezar taşları var: Dönüp duran kara cübbeli Papazlar, Sevinçlerimi arzularımı dikenli tellerle bağlıyorlar.
48 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.