Lokman, tertemiz Davud'un yanına gitmiş, onun demir halkalar yapmakta olduğunu görmüştü.
O yüce padişah demir halkalar yapıyor, halkaları birbirine takıyordu.
Lokman, silah yapma sanatını pek görmemişti, şaşırıp kaldı, vesveseleri arttı.
"Bu nedir acaba, şunu bir sorsam, bu kat kat halkalarla ne yapıyorsun desem" dedi.
Sonra yine kendi kendisine dedi ki: "Dur hele, sabır daha iyi. Sabır, adamı maksadına çabucak ulaştırır."
Sormazsan iş daha çabuk anlaşılır. Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar.
Fakat sorarsan maksadı daha geç anlarsın, kolaycacık anlayacağın şey, bu sorgunla güçleşir.
Lokman, orada bir müddet sabredip durdu. Bu müddet içinde Davud da zırhı yapıp tamamladı.
Kerem ve sabır sahibi Lokman'ın önünde bedenine geçirip giyindi.
"Civanım, bu, savaşta yaralanmamak için güzel bir elbisedir" dedi.
Lokman dedi ki: "Sabır da güzel bir iş. Her dertte ona sığınmak gerek, her gamı o giderir."
A kişi, "Vel asri" suresinin sonunu dikkatlice oku da bak. Tanrı o surede sabrı Hak'la beraber andı, sabrı Hakk'a eş etti.
Tanrı yüz binlerce kimya yarattı ama insan, sabır gibi bir kimya görmedi.
Washington Diplomats'a geçtiğimde her deplasman maçından önce engelli çocuklarla antrenman yapmam gerekeceği söylenmişti. Başta çok zor geldi. Birkaç ay sonra hiçbir işe yaramadığı için bırakmak istediğimi söyledim. Topu, vurmalarını istediğim yönün tersine atıp duruyordu çocuklar.
Organizatörlere bunu söylediğimde antrenmanlarımızdan
kitaplığımdaki hayal kırıklığı rafına bir kitap daha! maalesef kötü. marquez deneysel bir teknik kullanmış ve maalesef hem içeriği hem tekniğiyle başarısız bir kitap olmuş. okunacak o kadar güzel kitap var ki bununla zaman kaybetmeyin diye yazıyorum. böyle kitaplara denk gelmemek dileğiyle...
Aptal bir insan, bunu zaten biliyorum, diye düşünür. Yeni olan herhangi bir şeyin zihnine girmesine engel olur.
Bilge bir insan, hikayenin tamamını bilmiyorum, diye düşünür. Kendini daha büyük bir bilgeliğe açar.