Yıllar önce bu sitede, yanılmıyorsam Jane Austen’in “
Gurur ve Önyargı“sı için, “Bu kitabı okudum, tamam ama bana ne verdi? Hiç. Sanat yok sanat!“ diyen bir okur vardı. Görüşüne katılmıyorum tabii, ama açık sözlülüğünü beğenmiştim. Zira günümüzden oldukça farklı bir sosyal ve kültürel ortamda geçen dönem romanlarını okumak, hele edebi bir beklentiden ziyade
Düşünüyor insan yazarken- gerçekten bunları benden başka okuyacak kimse var mı diye. Yani laedri olarak gönderebilirim tabii ki her daim dünyaya, ama benim altımda benimle alay etmeden okuyacak, benim yazdığımı bilecek... İşte burada duraksıyor insan. Etrafta başkaları da varken yazmak çok garip değil mi? Sanat sanat içinse yazmak da benim için
Başka kızlar isterlerse yüreklerinde taşısınlar, gözlerinde taşısınlar, sevgililerinin hayalini…
Ama ben seninkini dişlerimin arasında taşıyordum. Ve onu ısırıyordum...
Uygulamayı amacı dışında kullanan bir okur değilim esasen, lakin söyleyeceklerim bireysel olsa bile tümüyle edebiyattan içeri…
Uzun bir dönemini kemoterapi ve radyoterapi ünitelerinde; çevremce sessiz sedasız, kendimce dolu dolu çalışarak geçirdiğim doktora sürecimin mükâfatını aldığım gündür bugün…
Evet, bugün itibariyle, jüri tam puanıyla bir ‘doktor’um ben artık…Sıfırdan, tırnaklarım ile kazıyarak, eğilip bükülmeden, hiçbir şahıs ve kuruma zerre minnete tamah etmeden başladığım bu yolu, aynı şekilde tamamlamış olmanın haklı gururunu iliklerime kadar hissediyorum.
“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.” cinsinden, kelimelere dökemeyeceğim düzeyde meşakkatli ve çetin bir süreçti… Ama tüm olumsuzluklarına rağmen sürecin aleyhime işlemesine müsaade etmedim, çünkü ben, süreçten de, hastalıktan da büyüktüm.. Şimdi ikisi de büyüklüğümün ayırdına varıp, pes ederek şampiyonluğu bana bıraktılar…
Teşekkürlerimin ilki; çocukluğumdan bugüne kendisiyle yatıp kalktığım, cansiperâne mânâda gönül verdiğim, tüm benliğimi ve varlığımı kendisine adadığım edebiyata..
Sonrasında…
Teşekkürler varlığını ve desteğini her daim hissettiren cânım insanlar..
BREAD WINE
Ve en büyük teşekkürüm; en büyük minnetim, en büyük şükrânım ise; gerek lisans, gerek yüksek lisans, gerekse doktoram boyunca beni bir an bile yalnız bırakmayıp, umut aşıladığı ve her tezime hayat verip, beni buralara taşıdığı için hayatımın yegâne adamı KEMAL TAHİR’e…
Doktora ünvanım, ahde vefâ babında ruhuna armağanımdır, kabul buyurasın yüce adam…
Sevgili arkadaşım, gönülden tebrikler 👏👏👏 Onca emekle, alnının akıyla hak edilmiş böyle bir başarıdan daha güzeli var mı?
Senin yollarına taş döşeyenler eksik insanlar; hayatlarında böylesine haklı bir gururu, böyle içten bir sevinci hiç bir zaman hissedemeyecekler.
Kendi adıma, konu edebiyat olduğunda, fikirleri ile, önerileri ile, incelemeleri ile hep gurur duyduğum arkadaşımın başarısı -ne yalan söyleyeyim- beni hiç şaşırtmadı. Biliyorum ki bu başarılı ve güçlü arkadaşımın yıkamayacağı hiç bir engel, yenemeyeceği hiç bir zorluk yok.
Sevgi ile, daha nice güzel kutlamalara❤️
AkilliBidik her daim farklısın benim için, her daim özel… Somut mesafeler bizi birbirimizden uzak tutsa da, ben seni mesafelere inat, her an hissediyorum yanımda. Varlığına müteşekkirim…
Edebiyatımızın yüz akı romanlarından biri ‘'Bir Gün Tek Başına''. İç monologlarla ilerleyen çok başarılı, özgün anlatım tekniği, hiç bir noktada aksamayan usta işi kurgusu ve insanın o gizemli iç dünyasını anlatışındaki üstün başarısı ile sadece edebiyatımızın değil, dünya edebiyatının da sayılı eserleri arasında anılmayı hak