Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
o7 sen batmayan bir güneş olarak kalacaksın… o7
Uzaktan, çok uzaktan, ölümle dirim arasındaki mesafeden daha da uzaktan gelen bir ses ve sonra aydınlığı tarih ölçüsünde kısa süren bir parıltı. O, sensin, Atatürk!... Bu gök gürültüsü, yıkılan Osmanlı İmparatorluğunun çöküşündendi. Fakat sen Türk varlığının geçmişiyle geleceğinin birbirine çarpmasından bir şimşek oldun. Bizi aydınlattın,
Sayfa 944Kitabı okudu
Yüce Allah'ı tanıma ve O'na itaat etme, Mûtezilenin görüşünün aksine, akılla değil, Allah'ın ve O'nun dininin buyurmasıyla görev halini alır. Çünkü akıl itaati ya bir yarar amacı gütmeden emreder ki bu saçmadır; çünkü akıl manasız bir şey (abes) emretmez; ya da bir fayda ve amaç için emreder. Bu fayda iki türlü olabilir: a. Yaratıcıya dönen bir fayda olabilir. Fakat bu Allah Teâlâ hakkında saçmadır. Çünkü O faydalardan ve amaçlar gütmekten uzak ve münezzehtir. İnkâr, iman, itaat ve isyan O'nun bakımından eşittir. (Bunların fayda ya da zararları Allah için değil kullar içindir.) b. Ya da fayda kulun amacıyla ilgili olabilir. Fakat bu da imkânsızdır; çünkü kulun (iman ve itaatinden dolayı) bu dünyada kazanacağı bir fayda yoktur. Aksine mükellefiyetler kulu yorar, (yasaklar da) onu zevklerinden alıkoyar. Ahirette sadece sevap ve ceza olacak. Fakat kul, Allah'ı tanıyıp itaat etmesinin karşılığı olarak Allah'ın kendisini ödüllendireceğini, kendisine ceza vermeyeceğini nereden bilecek? Demek ki akıl için itaat ve isyan birbirine eşittir; birini diğerine tercih etmesini sağlayacak bir eğilimi, bunlardan biriyle veya diğeriyle ilgili özel bir ilişkisi de yoktur. Sonuçta bu (ahiretteki karşılık) da ancak din aracılığıyla bilinecektir. Dinin ve aklın, anlamları ve görevi tespitteki rolleri böyledir. Emredileni terk etmekten dolayı cezaya çarptırılma korkusu olmasaydı görev de oluşmazdı. Çünkü görevin anlamı, yerine getirilmemesinden dolayı ahirette doğacak zarardır.
Sayfa 156 - DİB YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
130 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Eserde yer alan temalar sadece tek olarak bir hikayede karşımıza çıkar: Dürüstlük, aklın önemi, iyi örnekleri kullanma ve uygulama, iyiliğe karşı kötülük etmeme, dalkavukluk yapmama, kısasta ölçü, istenilen şeyin hak edilmesi, fazla merakın zararları vb.. Görüldüğü gibi Ahmet Mithat efendi bu kitabında bütün sivriliklerden soyutlanmış; kendi halinde fakat sürekli çalışan bir insan tipini öne çıkarmıştır ki bu insan tipi sonraları onun romantik dönem romanlarında bir hayli fazla olarak karşımıza çıkacaktır. 
Kıssadan Hisse
Kıssadan HisseAhmet Mithat Efendi · Dergah Yayınları · 201398 okunma
İnsanlar kendilerinin en iyi kısmı olan aklın hükümranlığında yaşasalardı asla kimseye zararları dokunmazdı.
Sayfa 54 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
152 syf.
·
Puan vermedi
İlk olgu: Çalışmalarımız birilerinin hoşuna gitmedi. Soru: Kimin? Gözlem: bir uzaylı beni ziyarete geldi. Kıyamette Bir Milyar Yıl İthaki Yayınlarının Bilimkurgu Klasikleri serisinin 2. kitabı AN ve BN kardeşlerin 1977 yayımlanan romanıdır. Eser yazarların sonsözünde de belirtikleri üzere romanın alt metninin kendisini kontrolsüzce gösterip
Kıyamete Bir Milyar Yıl
Kıyamete Bir Milyar YılArkadi Strugatski · İthaki Yayınları · 20151,796 okunma
Doğa durumunda ne iyilik ne kötülük vardır ne de adalet ve adaletsizlik; insanlar sadece sevdiklerini korumaya, nefret ettiklerini yok etmeye çalışırlar. İnsanlar kendilerinin en iyi kısmı olan aklın hükümranlığında yaşasalardı asla kimseye zararları dokunmazdı. Ancak daha ziyade tutkularının (haset kıskançlık tahakküm kurma ihtiyacı ve muhtelif heyecanların) hükmünde yaşadıkları için birbirlerini paralarlar.
Reklam
Demokratik Sistemlerin Temel Açmazı
Demokratik sistemlerin bir türlü aşamadıkları temel açmazı, özgürlük adına herşeyi istedikleri gibi yapmakta ve bu hayatı istedikleri gibi yaşamakta insanları tamamen serbest bırakırken, aslında hem ferdi, hem de toplumu bir dizi felaketle karşı karşıya bırakmış olduğunu görememesidir. Bir yandan insanın kişisel olarak yapacağı herhangi bir tercihe karışmak özgürlüğü kısıtlama sayılmakta, bir yandan da o ferdî tercihin gerek kişinin kendisine, gerek toplumuna verdiği veya vereceği zararları defetmekle uğraşılmaktadır. İslâm bu çelişkiyi baştan ortadan kaldırmış ve "emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i ani'l münker" yani "iyiliği özendirmek, kötülükten sakındırmak" kurumunu oluşturmuştur. Böylece insanlar sonradan pişman olacakları belli olan şeyleri baştan yapmaktan menedilmekte, hem kendilerine hem de toplumlarına zarar vermeleri önlenmeye çalışılmakta, gereksiz yere zaman ve maddiyat telefine mahal bırakılmamakta, aklın, malın, neslin vesair temel insanî değerlerin titiz bir şekilde koruma altında tutulmasına özen gösterilmektedir.
Sayfa 198 - Timaş Yayınları, 42. Baskı, İstanbul 1993Kitabı okudu
Râzî'ye Göre Alkolün Tıbbî Zararları
Râzî'ye Göre Alkolün Tıbbî Zararları "İçki alışkanlığı, diğer her türlü hastalık, felâket ve yıkımları beraberinde getiren kötülüklerden biridir. Çünkü, çok içki kullananlar ani felç ve nefes darlığıyla karşı karşıyadırlar. Ani ölüme sebep olan kalp sıkışması, beyinle damarların irtibatının kesilmesi neticesi çukur ve kuyulara sendelenme ve düşme gibi daha başka türlü zararları da vardır. Eğer sinir sisteminde tabiî zayıflık varsa, zikredilmesine hacet görülmeyen çeşitli ateş yükselmeleri, kan pıhtılaşmları, safra kabarmaları ve barsak şişkinlikleri, hezeyanlar ve sarılık hastalıkları içkinin açtığı zararlardandır. Bütün bunların ötesinde içki, zihnin ve aklın kontrolünün kaybına, gizli şeylerin açığa vurulmasına, maddî ve mânevî açıdan çok önemli konuları bile düşünememe genel yeteneksizliğine sebep olur..."
41 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.