"Gökten kendisine haber geldiğine dair sabah akşam onu tasdik ediyorum da, Mescid-i Aksa'ya gittiğine dair haberine mi inanmayacağım.Vallahi bunları o söylüyorsa doğrudur!"
Bak sen şu konsolosa
Akşam geç vakit bir konsolos kavası bir kutu getirmiş, ağabeyim almış, babama vermiş. Kavasa bahşiş verip teşekkürle iade etmişler. Gelen gayet küçük bir rover imiş. Oyuncak gibi. Babam oyuncak zannıyla tetiğe dokununca, doluymuş ateş almış. Az kaldı karşısındaki annemi vuracakmış. Biz, silah sesine bulundukları odaya koştuk. Babam kızmış, “Hain herif çocuğa böyle hediye gönderilir mi, felâket oluyordu. Ya çocuk alıp birimizi kazaen vursaydı” diye bağırıp çağırdı. Ben hediyemin bana verilmeyecek bir şey olduğunu görünce daha çok öfkelendim. Bu roveri ağabeyime verdi. O da bir memuriyette düşürmüş. Kayboldu gitti. Bu konsolos kimdi, neden ailemizi felâkete düşürecek bir hediye gönderdi, anlamadık...
Reklam
Ama şimdi şu akşam saatinde Son liman kendim, bu döndüğüm, Bilmiş, bulmuş, anlamış.
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allahın adını, Günahkar da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi'ye
şarkı söylemek kendi kitaplarını ciltlemek gibi bir şey haline geliverdi aniden "yalnız bırakıp gitme bu akşam yine erken" "öksüz sanırım kendimi ben sensiz içerken" şimşeği atlattım diye kimseye can bahşedecek hale gelmedim demek âdem ahfâdından savaş bittiği için koynu boşalan bir kişi gerekiyormuş o da bendim diğerleri ellerini çabuk tutup kesme şeker hakkında edindikleri barut kokulu fikre acilen tadilât getirmişler sıkı yönetim kalkmış savaşın bittiği kesin yama bulmak dirseklere hünerse kendi kumaşından kim neylesin
Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünya da ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
Sayfa 128
Reklam
Bence sevilen bir insanı hakikaten aldatmakla hayalen aldatmakta hiç fark yoktur..
Sayfa 326 - Inkilap YayınlarıKitabı okuyor
Yıldızlar çok daha parlaktır Paha biçilmez mücevherlerden Çok daha beyazdır ay Hazinelerdeki gümüşten; Akşam alacasında ocakta yanan ateş Parlaktır madenden kazılan altından Ya niye dolaşırsın ki oralarda?
Akşam eve vaktinde gelip gelmeyeceğimi merak eden bir kadın uğruna bütün zekamı, yeteneğimi, ünümü, yapıtlarımı feda edebilirdim.
Sayfa 54 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Çekilip sonra kabuğuna küskünlüğün Kendime düşlerden sığınaklar kuruyorum Kırık dökük izleriyle hayatın. Usul sesli içe değen incecik Bir şarkı büyütüyorum, ömrüme benzeyen.. Sabah kadar uçuk, akşam kadar acı Rengi dört mevsimin uyumsuz karışımı Acemi bir şarkı. Umuda ve gerçeğe böyle katlanıyorum.
Sayfa 52 - Öteki Yayınevi
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.