#kırçiçegi
Bazı kitapların kapağını açtığınızda kendi müziğini sizin kulağınıza fısıldar ya, iste bu onların başında geliyor benim için.
Karadenizin Yalçın dağları gibi, hırçın suları gibi bir aşk okudum bu hikayede .
.
Yıllarca birbirlerini uzaktan uzağa seven 2 genç en sonunda birbirlerine açılmaya karar verir. Yaman , o çatık kaşlarinin altında yüreği pamuk gibi seven koca adam ile Eylül, dağların narin çiçeği gibi saf ve temiz aşkına karşılık bulabilecek mi? Ah bir de bu Yaman in Nalet dedesi var. Her şeye ve herkese karşı olan bu aksi adam, yeşeren bu sevdanın önünde engel olacak mı? .
.
Yaman her göreve gittiğinde Eylül un kalbi yangın yeri olurdu. Ama o son gidişi beklemek, bir baslangiclari olacağını bildiği için en zoru olmuştu. Geçmek bilmeyen günler ve geceler Eylül u yeterince zorlamamis gibi, birde yaşlı ve huysuz ihtiyarin serzenisleriylede başetmek zorunda kalır. .
Köy ve şehir yaşamı arasında mekik dokuyan hikayemizde, iki sevgilinin aşkları hayatın getirdikleriyle sınanırken ne kadar birbirlerine sahip cikabilecekler, Aşk her şeyi yener mi? Bir taraf tökezleyip düştüğünde, sahip olduğunuz güç ikinizide sırtlanmaya yetecek mi?.
Sonlarına doğru dram kokusu artan kitabımızda, kiskancliklarla harlanan aşklara, yıllarca uzaktan göz süzüp sevda çekmelere, yeri geldi Köy düğünlerine, vur patlasın çal oynasınlar,yeri geldi dağlarda operasyonlara katıldık.