" Rabbimiz! Bize hidâyet verdikten sonra kalplerimizi saptırma; katından bize bir rahmet ihsan et! Şüphesiz ki sen, çok çok bağışlayansın." Âl-i İmran sûresi: 8. Ayet Amin!
"Allah bize yeter; O ne güzel vekildir." Âl-i İmrân Sûresi, 3:173. "O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır!" Enfâl Sûresi, 8:40; Hac Sûresi, 22:78.
Reklam
Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi haktan saptırma. Bize kendi canibinden bir rahmet ver. Şüphesiz bağışı en çok olan sensin sen. Ey Rabbimiz, muhakkak ki sen (vukuunda) hiç bir şübhe olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Şübhesiz Allah sözünden caymaz. (Âl-i îmran sûresi, 8-9)
Sayfa 80 - Cağaloğlu Yayınevi
"Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi çevirme! Bize Yüce katından bir rahmet bağışla. Şüphesiz sen bağışı en bol olansın." ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ 3 | 8
Âl-i İmran sûresi, 8
"Ey Rabb'imiz, bizleri doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi kaydırma, bize katından rahmet bağışla, kuşkusuz sen bağışı bol olansın."
Sırlı Beş Ayet .
🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲 Beş Ayetler Ve Sırları ( Ayet-i Hamse ), Onar Kaflı Beş Ayeti Kerime İçerisinde On Tane ق ''Kâf'' Harfi Olan Beş Âyet-i Kerîme ve Faziletleri Şeyh Abdülvahid k.s.a. der ki : Bu beş ayetin her birinin içinde on(10) ar adet Kaf harfi vardır. Kaf harfinin cümle ebced adedi yüz(100) dür. Toplam 5000 adet olur. Hak
Reklam
5.cilt
"Yoluna güç yetirenlerin Kâbe'yi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnîdir." Âl-i İmrân sûresi(3), 97. ... Peygamber Efendimiz "Kim, azığa ve kendisini Allah'ın evi Kâbe'ye ulaştıracak bir bineğe sahip olduğu halde haccetmezse, ha yahudi ha hıristiyan olarak ölmüş, hiç farketmez" buyurmuştur.
Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız sensin. Âl-i İmrân Sûresi(3) 8. Ayet
"Allah bize yeter; O ne güzel vekildir." Âl-i İmrân Sûresi, 3:173. "O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır!" Enfâl Sûresi, 8:40; Hac Sûresi, 22:78.
Sayfa 220Kitabı okudu
"Rabbimiz! Hidâyete erdikten sonra kalbimizi saptırma." (Âl-i İmrân Sûresi, 3/8)
Reklam
3.cilt
638. Enes radıyallâhu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz.” Buhâr, İlim 11, Edeb 80, Cihâd 164; Müslim, Cihâd 6-7. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 17 ... Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem’in bu emri, İslâmiyet’le şereflenmiş
3.cilt
2. “Allah’tan korkan kimseler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.”  Âl-i İmrân sûresi(3), 134 Nefsin derinliklerinden köpüre köpüre gelen öfke selini durdurmak, bir adım daha öteye giderek kusur işleyeni bağışlamak büyük bir fazilettir. Şahsına karşı yapılan kabalıklara tahammül etmek, insanların hatalarını hoşgörmek üstün ahlâk sahiplerinin yapabileceği bir büyüklüktür. Peygamber Efendimiz’in sevgili torunu Hz. Hasan’ın, öfkeyi yutup suç bağışlama konusunda pek güzel bir davranışı vardır. Bir gün Hz. Hasan’ın kölesi elindeki tabağı düşürerek efendisinin elbisesini kirletmişti. Bu dikkatsizliği sebebiyle cezâ göreceğini zanneden köle, yukarıdaki âyet-i kerîmenin “Onlar ki, öfkelerini yenerler” kısmını okuyuverdi. Hz. Hasan köleye bakarak: “Yendim” dedi. Köle âyetin “Ve onlar insanları affeder” bölümünü okuyunca Hz. Hasan “Bağışladım” dedi. Buna çok sevinen köle âyeti tamamlayarak “Ve Allah iyilik edenleri sever”  deyince, Hz. Hasan: “Ben de seni âzâd ettim” dedi ve köleye 400 gümüş akçe vererek onu hürriyetine kavuşturdu. Bu olay tâbiînin büyük âlimlerinden Meymûn İbni Mihrân için de anlatılır. Öfkeyi yutmak, hatayı bağışlamak şahsa karşı işlenen suçlarda söz konusudur. Yapılan suç toplumu ilgilendiriyorsa, o zaman her şeyden önce âdil davranmak, doğruyu yanlışı ortaya koymak gerekir. Cemiyete karşı işlenen suçları bağışlamaya kimsenin yetkisi yoktur. Böyle bir suçlu bağışlanacak olursa, daha büyük haksızlıkların yapılmasına göz yumulmuş olur.
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ ٭ رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيهِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْمٖيعَادَ ٭ Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalblerimizi sapıklığa meylettirme. Yüce katından bize bir rahmet bağışla. Muhakkak ki veren Sensin, dualara cevap verip istediklerimizi bize bağışlayan Sensin. Ey Rabbimiz! Geleceğinde şüphe olmayan hesap gününde insanları huzuruna toplayacak olan da muhakkak ki Sensin. Hiç şüphe yok ki Allah va’dinden dönmez. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:8-9.)
EMANET VE EHLİYET İLMİHALİNDEN-İSLAM FIKHININ KAYNAKLARI-SÜNNET
32 Önce sünnet kelimesi üzerinde duralım. Lugat manası; "adet, makbul olsun veya olmasın takip edilen yol, yüz, yahut yüzün görünen kısmı, siret, tabiat" manalarına gelir. Cahiliyye döneminde Araplar "Sünnet" kelimesini takip edilen (çiğnenmiş) yol manasına kullanıyor ve biliyorlardı. Sahabe-i Kiram, Resûl-i Ekrem
Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız sensin. Âl-i İmrân Sûresi(3) 8. Ayet
327 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.