… zira bu koskoca şehirde hayatımız macera bakımından fakirdir ya da hiç değilse öyle görünmektedir; çünkü özgül olarak neye sahip olduğumuzu bilmiyoruz.
Zweig'den çok kısa ve oldukça ibret verici ,duygusal bir öykü. Ben, Zweig'in her öyküsü gibi bunu da beğenerek okudum. Kitaba ismini veren öykü olan ''Unutulan Hayaller'' isimli öyküde Zweig, uzun süre ayrı kalan iki sevgilinin yıllar sonra karşılaşmalarındaki yaşananları bize anlatıyor. Bu çok kısa bir öykü. Kitaptaki ikinci öykü ise oldukça uzun olan ve bu kitapta ''Alacakaranlık'' ismiyle karşımıza çıkartılmış, ama farklı kitaplarda ''Bir Çöküşün Hikayesi '' veya başka isimlerle de basılan, Fransa'da kralın gözünden düşerek sürgün yaşamına gönderilen soylu bir kadının hikayesinin anlatıldığı öyküdür. Bu öyküyle ilgili ''Bir Çöküşün Hikayesi'' isimli kitabı okuduktan sonra daha önce inceleme yazmıştım. O yüzden burada tekrar yazmaya gerek olduğunu sanmıyorum. Türkiye'deki yayın sistemi ile ilgili eleştireceğim bir durum var. Neden ülkemizde kitaplar bu derece denetimsiz olarak basılıyor ? Bunun bir kanunu , bir yasası yok mu ? Yayınevleri sanki okuyucuları tuzağa düşürmek için birbirleriyle adeta yarışıyorlar. İçerik bakımından aynı öyküler, aynı romanlar, aynı hikayeler ve aynı kitaplar farklı isimler halinde farklı yayınevleri tarafından basılarak okuyucunun farklı bir kitaptır düşüncesiyle alım yapması sağlanıyor. Sonuçta boşa giden para ve hayal kırıklığı. ! Peki bunu durdurmanın bir yolu yok mu ? Mutlaka olmalı. Bazı yazarların kitaplarında bu durum artık sabır düzeyini aşmış durumda. Zweig'te bunlardan biri. Hep aynı öyküler farklı isimlerde veya farklı isimlerdeki kitaplar olarak basılıyor….
Günaydın arkadaşlar. Mutlu sabahlar, mutlu günler dilerim. Zweig’den 80 sayfalık, yarısından çoğu resimlerle süslenmiş son bir veda kitabını geride bıraktık. Daha önce mektuplaşmalarını da okuma şansı bulduğumuz Rilke’nin ölümünün üzerine yaptığı konuşma (Münih Devlet Tiyatrosu) ve 1936 yılında Londra’da Rilke’nin ölümünden 10 yıl sonra yaptığı 2
Merhaba arkadaşlar, mutlu geceler dilerim.
Zweig ve onun ünlü biyografilerinden birini daha geride bırakmış bulunuyoruz. 23 bölüme ayırdığı toplam 25 bölümlük bu kitapta anlatmadığı bir konu bırakmamıştır yazar bence. Benim en garibime giden bu insanın kraliçe olmasıdır. Babası James öldükten sonra 9 aylıkken Kraliçe olması beni çok şaşırttı.
Merhaba arkadaşlar. Mutlu pazarlar dilerim.
Zweig okumalarımız bu defa çok daha dikkat çekici ve kaliteli eserler mi yoksa bana mı öyle geliyor sadece emin değilim. Bir önceki eserde mektuplaşmalarından bahsettiğimiz Hans Müller’e ithaf ettiği ve çok genç yaşta (23) kaleme aldığı ilk yazılarından birisidir bu eser aynı zamanda. Hikaye ise 16.