Ayet kelimesi, lugatte "apaçık alâmet, işaret ve nişane" anlamlarına gelir. Nitekim, İsrailoğulları'na sor. Onlara nice açık âyetler verdik (Bakara/211) ifadesinde âyet kelimesi, "mûcize" anlamında kullanılmıştır. Yine aynı sürede, Peygamberleri onlara dedi ki: "Gerçekten onun hükümdarlığının alâmeti [âyeti] size tâbûtun gelmesidir" (Bakara/248) ifadesinde "alâmet/belirti" manasına kullanılmıştır. Aynı âyetin devamındaki, Şâyet inananlardan iseniz, şübhe yok ki sizin için bunda kesin bir âyet vardır ifadesinde de kelimenin "ibret" manası kasdedilmiştir. Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması da O'nun âyetlerindendir (Rûm/22) ifadesinde ise "burhân ve delil" manasına kullanılmıştır. Biz Meryem'in oğlunu da, annesini de, bir âyet kıldık (Mü'minûn/22) ifadesinde ise "garip iş ve hârika" manasına kullanılmıştır. Bir terim olarak âyet, sûrelerin içinde, başında ve sonunda ayrı olarak bir veya birkaç cümleden meydana gelmiş bir kelamdır. (Zerkânî, Menâhilu'l-İrfân, 1/331)
Benim yine günlük tutmaya başlamam hiç hayra alamet değil.
Sayfa 9 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
herbir şeyde, sâni'in vahdetine delalet eden bir ayet ve bir alamet vardır.
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Şehir bir ruhtur, bir Şark bilgeliğidir, bir maneviyattır. Eğer medeniyet değerlerine tekrar dönebilirsek ki ben döneceğimiz kanaatindeyim çünkü sorguluyoruz. Toplum, moderniteyi devlet imkânlarıyla, hatta devlet zoruyla tanıdı ama şu anda sorgulamaya başladı, bu hayra alamet bir şey.
Samimiyet bir fiskede kanamaya başlıyorsa eğer, ileride önemli sağlık sorunlarına neden olabilir. Beklenmedik şekilde sönen sevinç, ansızın kesilen şevk, kapanan iştah, poyraz gibi patlayan kızgınlık nevi köpüklü duygulara karşı savunmasız olmak, hayra alamet değildir.b
Hepimizin bir yanı büyüyüp birinci sayfa haberi olma hayali kuran üçüncü sayfa haberi. En berbatı, ikinci sayfaya sıkışmak. İkinci sayfa haberi sevdalarla cebelleşmek, ikinci sayfa haberi bir ömrü çocuklara miras bırakacak olmanın hazin telaşına kalp krizleri, kanserler, yoksulluklar çoğaltmak. Yılmaz, bu insanların sofrasına oturdu her şiir meczubu gibi. Hüznün alamet-i farikasıdır çünkü şair.
Reklam
"O ana dek hiçbir ilahi kelam, hiçbir tanrısal alamet, hiçbir semavi işaret ulaşmamıştı kendisine. İlahi olan hiçbir şeye inanamamıştı. Hep dinsiz olmuş, rahiplerle ve ruhların ölümsüzlüğüyle tatlı tatlı dalgasını geçmişti. Bu hayatın ötesinde bir hayat yoktu ona göre; hayat o anda ve oradaydı, sonrasıysa sonsuz kör karanlıktı. Oysa kızın gözlerinde gördüğü şey ruhtu..."
Sayfa 32 - İş BankasıKitabı okuyor
Goethe'nin Kur'an seçmelerinden bir çoğu Peygamber Hz. Muhammed'in şahsiyetine ve Peygamberlik makamına istinat eder. Bu anlamda Goethe, 3. Sure, 138'inci âyeti not eder; Hz. Muhammed'in, tıpkı kendinden öncekilerin de olduğu gibi, "Allah'm elçisinden başka bir şey olmadığı" ifade edilir. Aynı şekilde 13. Sure, 8. Âyette vurgulandığı üzere, Hz. Muhammed'in sadece bir "tebliğci" olduğu dile getirilir. Goethe'nin 29. Sure, 47 Ayete ilgisi, Hz. Muhammed'in okuyup yazma bilip bilmediği sorusuyla alakalıdır. Kur'an'ın ilgili âyeti bunu ısrarla reddetmektedir; 7. Sure, 157. Ayette de Hz. Muhammed "ümmi" yani illiterat, okuma yazma bilmeyen olarak tavsif edilmektedir. Bununla ilgili olarak Annemarie Schimmel, (Mystische Dimensionen des Islam, başlıklı eserinin 50'ci sayfasında) şöyle demektedir: "Bu alamet İslamî dindarlığın merkezinde yer almaktadır; zira, tıpkı Hıristiyanlıkta Allah'ın yaratılmamış sözünü kendisi vasıtasıyla tecessüm etmiş olarak almak ve dünyaya hediye etmek için Meryem'in bâkire olmak mecburiyetinde olması gibi, Hz. Peygamberin de ümmî olması yani okuma yazma bilmemesi gerekirdi ki yaratılmamış ilahi söz, onun vasıtasıyla bir kitap olarak beyan edilsin; böylece saf kalabilsin. O, entelektüel bilgi ile kirlenmemiş bir kaptı ki kendisine emanet edilen sözü bütün saflığıyla insanlığa tebliğ edebildi."
Endüstri Toplumunun Getirdikleri
- Endüstriyel üretim ön plana geçmiştir. - Yeni sosyal sınıflar ortaya çıkmıştır. - İş bölümü, uzmanlaşma ve standartlaşma artmıştır. - Kentleşme ortaya çıkarken cemaat hayatı gerilemiştir. - Sekülerleşme ve rasyonelleşme endüstri toplumunun alamet-i farikaları haline gelmiştir. - Sermaye birikimi ve bürokratik örgütler artmıştır. - Teknolojik gelişme ve modernleşme, endüstri toplumunun ortaya çıkışını hem etkilemiş, hem de sonuçlarından etkilenmiştir. - Bir taraftan bireyselleşme ve toplumsal farklılaşma artarken, diğer taraftan da kitle tüketimi ve eğitimi benzeşmeyi artırmıştır. - Endüstri toplumunun gelişimine paralel olarak, çoğulcu toplumlar ortaya çıkmıştır. - İşgücünün vasıf düzeyi artmış, bilim başta çalışma hayatı olmak üzere toplumsal hayatın her alanına uygulanmıştır. - Endüstri toplumları, aynı zamanda paranın ve çekirdek ailenin egemenliğinin arttığı toplumlardır.
Sayfa 143 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
Yoklukta sabır kadar varlıkta şükür de mümin kişinin alamet-i farikalarından biridir. Kamil insanlar yokluk ve darlıkta da şükredebilen kişilerdir.
Reklam
Mösyö Edmon gibi üstünde silah taşıyan kimselerin tamamını hakikaten cesur adamlar zannetmemelidir. Daima yanında silah bulundurmak cesarete yegâne alamet sayılamaz. Bazı kimseler vardır ki silahsız adım atmadıkları halde küçük bir patırtı meydana geldiğinde kendilerine daimi bir yük edindikleri silahlarını kullanabilmeleri şöyle dursun, o aralık gözlerden gizlenmiş olmak için herkesten evvel sokulacak bir delik aramak derdine düşerler. Cesaret sahipleri yanlarında silah bulunmadığı zamanda bile icap ederse ateşe saldırırlar.
Bir gün Musa ('aleyhi's-selâm) Cenâb-ı Allah'a, - Ey Rabbim! Senin sevdiklerini sevmediklerinden nasıl ayıracağım? diye sordu. Allah (celle celâlüh) Musa'ya ('aleyhi's-selâm), Ey Musa! Ben bir kulu sevdiğim zaman onda iki alamet meydana getiririm, dedi. Musa ('aleyhi's-selâm), - Ey Rabbim, onlar nelerdir? diye sordu. Allah (celle celâlüh) şöyle vahyetti: - Ben kulumu sevdiğim zaman ona, beni zikretmesini telkin ederim. Böylelikle ben onu yeryüzünün ve gökyüzünün melekûtunda anarım. Ayrıca o kulumu haram kıldığım ve buğzettiğim şeylerden korurum ki, gazabıma azabıma maruz kalmasın.
Hürü Ana, aşk kadın
“Güzelim, yiğidim, tavşan sekişlim, elma gözlüm, kız perçemlim, sırma yelelim, yağız atım, senin gelişin iyi bir şeylere alamet. İnce Memedimden, Ali suretlimden, Genç Osman yüreklimden haber mi getirdin, söyle bana, Hürü Anacık kurban olsun sana.
Kullandığın lisan bir alamet-i farika gibi senin Müslümanlığını ifade etsin.
Bu ilahi duygu, genci allak bullak etti. Sarsıp aklını başına getirdi. O ana dek hiçbir ilahi kelam, hiçbir tanrısal alamet, hiçbir semavi işaret ulaşmamıştı kendisine. İlahi olan hiçbir şeye inanmamıştı. Hep dinsiz olmuş, rahiplerle ve ruhlarının ölümsüzlüğüyle tatlı tatlı dalgasını geçmişti. Bu hayatın ötesinde bir hayat yoktu ona göre; hayat o anda ve oradaydı, sonrasıysa sonsuz kör karanlıktı. Oysa kızın gözlerinde gördüğü şey ruhtu...
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.