Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
albertcamus #düşüş eserinde, ben merkezli birinin hayatına giren insanları, özellikle kadına yönelik savruk tutumunun pişmanlığı, ilerleyen yıllarında yalnızlaştıkça bu pişmanlığın hezimete uğrattığı ruhsal çöküntüyü, düşüş olarak adlandırmış.
Eser; birden fazla benliği olan, adeta dissosyatif vakası gibi, duygu-durum bozukluğu olduğu izlenimi
Derslerimde varoluşçu felsefenin pişmanlığa bakışını anlatırken örnek verdiğim bu eserde, Yabancı’da, toplumun beklentileri yerine ‘gerçek’duygularını ifade etmekte ısrarcı olan bir adamı göreceksiniz. Mersault oldukça dürüsttür. Utanma, pişmanlık, uyum sağlama çabası olmaksızın, içinden geçeni söyler ve yapar. İnsanın içindeki mutlak özgürlük talebinin, ‘başkasının özgürlüğüne engel olmayan özgürlük’ şeklindeki klişe tanımı nasıl kestiğini, toplumla bireyin nasıl karşı karşıya kalabileceğini farkedeceksiniz. Bunu bir başkaldırma edebiyatı olarak da değerlendirebiliriz. Albert Camus’un eserinde varoluşsal derinlikleri keşfederken, insanın anlam arayışına dair felsefi zenginlikleriyle karşılaşacaksınız. Albert Camus dünyayı anlamdan yoksun olarak sunar; bu sebeple anlamı birey tarafından verilir. Bir duruma anlam veren bireyin kendidir. Absürdite ve varlık üzerine dokunaklı bir deneyim. ______________________________________
#KitapÖnerisi #OkuYorum #HaftanınKitabı #FelsefecininKitapları #OkuyarakYasa #OkudumBitti #KitapKurdu #KitapYorum #KitapBenim #Bookstagram #BookLovrt #InstaBooks #KitapSevgisi #KitapYurdu #KitaplarİyiKiVar #KitapOkuyorum #KitapAlışverişi #KitapTanıtımı #Kitapkolik #KitaptanSözler #kitapdelisi #felsefecininkitaplığı #NihanHocanınKitapları #i #Felsefe #KitapTavsiyesi #AlbertCamus #FelsefiRoman #VaroluşsalDüşünce
#WilhelmGenazino ‘dan #MutsuzlukZamanlarındaMutluluk kitabı tıpkı #albertcamus ‘un #yabancı kitabındaki gibi içsek mutsuzluğuyla yaşayan bir ana karakter üzerinde yoğunlaşmış. Aslında bir olay örgüsü ve hikaye değil bir karakter analizi okuyorsunuz sanki. Zaten karakterin buhranını çözdüğünüzde kitabı çözecekmişsiniz gibi..
Karakterimiz Gerhard
Yirminci yy. #japonedebiyatı ‘nın önde gelen yazarlarından, sıradışı hayatıyla da meşhur #OsamuDazai ‘nin intiharından hemen önce tamamladığı #İnsanlığımıYitirirken kitabı aslında tüm eserlerinin baştan sona bir intihar mektubu olduğu ve son noktayı da bu kitap ile koyduğu düşüncesini veriyor. Yazarın yaşamıyla çokça paralellik taşıyan bu yarı otobiyografik romanda, kendini çocukluğundan beri bir başarısızlık abidesi olarak gören, aristokrat bir ailenin oğlu Oba Yozo hem evde hem de okulda büründüğü “soytarı” rolüyle var olmaya çalışır. Kendi düşüncelerini hiçbir zaman söyleyememiş ve hep ürkek davranmış. Aile arasında sevgi kavramını öğrenememiş annesi hep hastaymış hizmetlilerle büyümüş, babası sürekli iş nedeniyle uzaktaymış. Aile de öğrenilmeyen sevgiyi ne yazık ki dışarda da öğrenememiş. Saygın ve sevilen biri olmamış hiç. Hayatı başarısızlıklarla ve utanç dolu ilişkilerle devam ederken ailesinden tamamen kopmuş ve alkole vermiş kendini. Bir müddet akıl hastanesinde dahi yatmış. Birkaç intihar girişimi başarısız sonuçlanmışken kendini alkol alabilmek için çizime vermiş ve bir müddet hayatına bir anlam katmış olsa da sonunda yine intihar etmiş. Bana bir anlamda yalnızlığı ve ‘öteki’liği #AlbertCamus ‘un #Yabancı kitabını anımsattı ama burda daha fazla beni yoran ve çok daha karamsar bir metin var. Toplumda yer edinememiş olmaları bariz ortak noktaları. Bir itiraf niteliğindeki üç bölümden oluşan hatıratında alkolizmle, geyşalarla, sonuçsuz kalan intiharlarla dolu, “utanç” yüklü yaşamının günahını çıkarır yazar.
Adından da anlayabileceğiniz üzere kasvet dolu bir kitap.
·
Puan vermedi
"Herkes bilir ki, hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir."
#AlbertCamus kaleminden #Yabancı kitabı bir okumuştu bitebilecek ama hayatınızda yer edinecek, zihninizin bir köşesinde hep sizinle kalacak etkileyici bir eser. Ana karakterimiz Mersault, toplumun kalıplaşmış kurallarına uymayan, topluma vehatta kendine yabancılaşmış, vurdumduymaz bir adam. Öyle ki annesinin ölümünü çok soğukkanlı karşılayıp, peşi sıra kız arkadaşı ile komedi filmi izlemeye gidebiliyor. Sigara tüttürmek ve sütlü kahve içmek gibi basit şeylerden keyif alıyor ama aşırı güneş ve sıcaktan dolayı birini öldürebiliyor. Ölüm kararı verildiğinde, kendi ölümüne bile nesnel yaklaşabiliyor çünkü onun için bu anlamsız dünyada yirmi, otuz yıl daha yaşamak bir şey ifade etmiyor. İnsanı kahredecek bir olay karşısında beklenilen tepkiyi vermediğinizde aslında insanlar tarafından ötekileştiriliyorsunuz ve Meursault'ın tam olarak yaşadığı bu. Kendisinin duygusuz olduğuna inanmıyorum. İnsanların beklediği duygu yansıtmasını her zaman sağlayamayabiliriz. En trajik günde bile. Ama sürekli dışlanarak kendi kabuğuna çekilen birinin herkese ve her şeye yabancılaşmasını kendi suçu göremeyiz. İnsanların ruhunu öldürmek de cinayet! Çok yalın ve anlaşılır ama bir o kadar sert ve gamsız bir metin. Ben yazarın kalemini seviyorum ve sizlerin de beğenebileceğinizi düşünüyorum. Tavsiyemdir.
Okunası!!!
Bu ay ; hiç benlik değil dediğim türlere ısınma ayı oluyor benim için İlk önce #bilimkurgu olarak #algernonaçiçekler i okuyup bitirdim (ki çok geç kalınmış bir okumaymış maalesef bunu fark ettim). şimdi de sıra geçen aralık okumaya başlayıp ama off çok sıkıldım deyip bir köşede bıraktığım #albertcamus un #felsefi kitabı (aynı zamanda #dünyaklasiği ) #sisifossöyleni ni #kahve eşliğinde elime aldım
Okumamın nasıl gittiğine geçmeden önce yazarımızı edebi açıdan yakından tanıyalım
Varoluşçuluk ile ilgilenmiştir ve absürdizm akımının öncülerinden biri olarak tanınır; fakat Camus kendini herhangi bir akımın filozofu olarak görmediğinden, kendini bir "varoluşçu" ya da "absürdist" olarak tanımlamaz. 1957'de Nobel Edebiyat Ödülünü kazanarak, Rudyard Kipling'den sonra bu ödülü kazanan en genç yazar olmuştur.
Keyifle okuduğum , yaşamın yaşanmaya değip değmediğini felsefi olarak bize sorgulatan eserin son 80 sayfasını okumaya devam ediyorum ve bu sefer bitirmeye acayip kararlıyım
