Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Doğru
Gerçeğin bize bir cümleyle, kim bilir kaç kez kendi kendimize tekrarladığımız cümlelere benzer bir cümleyle değil, yeni işaretlerle ifşa edilmesini isteriz. Düşünme alışkanlığı bazen gerçeği algılamamızı engeller, bizi gerçeğe bağışık kılar, gerçeği de bir düşünce zannetmemize yol açar.
Tıpkı bazı mutluluklar gibi bazı felaketler de fazlasıyla gecikirler ve bir süre önce gelseler içimizde ulaşacakları boyuta ulaşamazlar.
Reklam
Artık var olmayan bir aşkın acısını çekiyordum. Bir bacağı kesilmiş olan kişiler de kimi hava değişikliklerinde kesilmiş olan bacaklarında bir ağrı hissederler.
Neredeyse bütün rüyalarımız kendi kendimize sorduğumuz sorulara karmaşık, kalabalık bir oyuncu kadrosuyla sahnelenen, ama istikbali olmayan olumlu cevaplar verirler.
Albertine'i hâlâ seviyordum gerçi, ama son dönemdeki gibi sevmiyordum artık; hayır, onunla bağlantılı yerlerin, insanların, her şeyin bende acıdan çok büyü içeren bir merak uyandırdığı daha eski dönemlerdeki gibi seviyordum. Hatta onu tam olarak unutmak için, gittiği yoldan başlangıç noktasına geri dönen bir yolcu misali, baştaki kayıtsızlığa varmak için aşkımın doruk noktasına ulaşıncaya kadar yaşadığım bütün duygulardan ters yöne tekrar geçmem gerekeceğini gayet iyi hissediyordum.
Ne yazık ki insanlar bizim açımızdan, kendi zihnimizin çok çabuk bozulan koleksiyonlarının sergilendiği levhalardan başka bir şey değildir.
Reklam
Hiç şüphesiz, bir şeye ancak zihnimizle sahip olabiliriz; anlayamadığımız bir resmin yemek odamızda asılı olması o resme sahip olduğumuz, hiç bakmadığımız bir manzaranın ortasında yaşamamız o manzaraya sahip olduğumuz anlamına gelmez.
Gerçekten de içimizde her fikir, ormandaki bir kavşak gibi o kadar çok değişik yola başlangıç teşkil eder ki, hiç beklemediğim bir anda karşımda yeni bir hatıra buluyordum.
:D
"Bakın, şu adam herhangi bir insandan farksız görünüyor, deli demezsiniz, ama deli, kendisini İsa zannediyor, oysa bu imkânsız, çünkü İsa benim!"
“Bir acı sonuna kadar yaşanmadıkça geçmez.”
Reklam
Bizim gözümüzde var olan tek şey, hissettiğimiz şeydir; onu geçmişe geleceğe yansıtır, ölümün kurmaca engellerini tanımayız.
Tıpkı gelecek gibi geçmişi de bir hamlede değil, yudum yudum içeriz.
Bir başka insanlar ilişkilerimizde en önemli hata kaynakları, iyi kalpli olmak veya o insanı sevmektir. Bir tebessüm, bir bakış, bir omuz yüzünden âşık oluruz. Bu kadarı yeterlidir; sonra, umut veya hüzün dolu uzun saatler boyunca bir insan imal eder, bir kişilik yaratırız. Ve ardından, âşık olduğumuz kişiyle görüştüğümüzde, karşımıza ne kadar acımasız gerçekler çıkarsa çıksın, o bakışın, o omzun sahibinden bu yürekli mizacı, bizi seven kadın kişiliğini bir türlü ayıramayız; gençliğinden beri tanıdığımız bir insan yaşlandığında, gençliğini ondan ayıramayışımız gibi.
Âşık olduğu kişinin kötü yönlerini savunma biçimi :D
Hiçbirimiz tek bir insan değilizdir, hepimiz ahlaki değerleri farklı çok sayıda insan barındırırız içimizde; ahlaksız bir Albertine'in varlığı, başka Albertine'lerin de var olmadığı anlamına gelmiyordu...
“Ne var ki, belirli bir yaştan sonra, aşklarımız ve sevgililerimiz yürek daralmalarımızın ürünüdür; geçmişimiz ve geçmişimizin damgası olan fiziksel yaralar geleceğimizi belirler.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.