Mamatha Gandi'nin silahsız savaşı
Gandi'nin Güney Afrika'da geçirdiği yıllarda oluşturduğu felsefesinin temellerini şiddet karşıtlığı, sivil itaatsizlik, pasivizm, uzlaşmacılık, çilecilik, Asya milliyetçiliği, Hinduizm akımının dinsel mistik öğeleri, dinlere saygı ve teknoloji karşıtlığı oluşturuyordu. Şiddet,yalan haksızlığı aynı şey olarak gördüğünü açıklayan Gandhi'nin mücadele prensibi, düşmanı mahvetmeye değil, zaferi kazanmaya odaklıydı.
"Eğer zalimlere karşı, zalimlerin usullerini kullanırsak, onlardan farkımız kalmaz" diyordu Gandhi.
Reklam
Mamatha Gandi'nin silahsız savaşı
Güney Afrika'daki beyaz azınlığın, bölgedeki yerli Güney Afrikalılara ve Hintlilere uyguladıkları kötü muamele ve ırk ayrımı, onun bölgedeki Hint toplumunun sosyal ve siyasi haklara kavuşmaları için mücadeleye başlamasına sebep oldu. Irkçılığın çirkin yüzüyle ilk burada karşılaştı. Dayak yedi, otellerden ve trenlerden kovuldu. Sonuç olarak kendisini bu ülkedeki Hintlilerin yaşam şartlarını iyileştirmesine adadı.
Sayfa 81 - GandiKitabı okuyor
Mahatma Gandi'nin silahsız savaşı
20. Yüzyılın en ses getiren olaylarından biri de Mahatma Gandhi isimli Hintli liderin, 'pasif direniş' yöntemiyle tek bir kurşun bile sıkmadan, koskoca Britanya İmparatorluğu'na diz çöktürüp, ülkesi Hindistan'a bağımsızlığını kazandırmasıydı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun üç kıtada boşalttığı topraklardan yaklaşık elli ülke doğdu. Osmanlı ayrıca Hindistan, Pakistan ve Bangladeş Müslümanlarını, Singapur, Malezya, Endonezya, Türkistan Hanlıkları, Nijerya ve Kamerun'u da hilafet otoritesinin altına almıştı. Osmanlı Ordusu çeşitli zamanlarda 14 değişik ülkede bulunmuş, donanması dünyanın birçok denizinde yelken basmıştı. Osmanlı'nın sahneden çekilmesiyle dengesi bozulan bu topraklar bir daha huzur yüzü görmedi.
Sonuç olarak, günümüze de yansıdığı şekilde Osmanlı'nın ardından Arap ve Ortadoğu dünyasındaki uluslaşma sürecinde 20. yüzyılın iç çeyreğinde Batılı ülkeler tarafından çizilen sınırlar, siyasi kimliğin oluşmasında tarihi bir gerçek olarak yer aldı.
Reklam
1945 yılında İngiliz vesayeti altında, yeni sömürgeci hareketlere karşı popüler direnişi önlemek amacıyla Arap hükümetlerinin işbirliği yapmasını sağlamak ve sözde bağımsızlığa geçişi yönetmek için Arap Birliği kuruldu. 2. Dünya Savaşı'nın sonu, aynı zamanda bölgedeki sözde bağımsız devletlerin kurulmasının da başlangıcı oldu. Ancak İsrail'in Filistin'i işgali, bu rejimlerin halkları üzerindeki etkisini azalttı.
Manda sistemi, fonksiyonunu yitirmiş Osmanlı Devleti'nin işgal edilmiş topraklarını, Batı'nın ekonomik ve stratejik çıkarları için siyasi bölünmeyi sürdürmek amacıyla tasarlanan ve çizilen sınırların oluşturduğu politik bütünlüklere bölmek için bir Batı şemasıydı.
Ne biz ne araplar hiç bir zaman bağımsız olmadık!
Sınırlar doğal coğrafi, etnik,demografik, dilbilimsel veya dini bölünmelere göre bölünmemiş;aksine siyasi gerçeklere göre bölünmüştü. Ve bu gerçeklerde İngilizlerin Irak, Kuveyt ve Suudi Arabistan'da batı yanlısı rejimler oluşturarak Arapların birleşmesini önlemeyi yönelik çabalarının bir parçasıydı.
Saldırgan fakat amacına ulaşamamış bir Irak, radikal ama gücü sınırlı bir İran, bölgenin en güçlü devleti ve tek nükleer güce sahip ülkesi İsrail, dalgalanan petrol fiyatları, halkına baskı uygulayan Arap rejimleri ve İsrail, Filistin ve diğer Arap ülkeleri arasındaki zorlu mücadele, yeni Ortadoğu'nun değişmeyen unsurları olmuştu.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.