Elmas arayıcılarının hepsinde taş gibi ifade olurdu. Bıkmadan usanmadan bütün yaşamları boyunca şans peşinde koşarlardı, çoğu da aradığını bulamazdı. Sonra gözleri donuklaşır, güneşin hırpaladığı yüzler duyarsızlaşırdı. Soğuk bir sessizliğe gömülürler ve içlerine acı bir umutsuzluk dolardı. Ancak yüreklerini hırs bürüyüp onları cinayetlere sürükleyince yine bir anlam kazanırdı yüzleri. Aslında başkalarından ne daha kötüydüler ne daha iyi. O ellerden iyilik geldiği gibi insanın göğsüne saplanacak bir bıçak da çıkabilirdi.