İlk defa bir Nurullah Genç eseri okuyorum. Kitabı okumadan önce çok da bir beklentim yoktu. Ancak kitap beni kendisine çektikçe çekti. Bekir’i okudukça, müslümanca yaşaması anlatıldıkça aklıma Furkan Doğan geldi. Sanırım en çok da bunu sevdim. Kitaptan kendime çıkardığım çok ders vardı. Bir tanesi ise her perşembe Yasin okumayı bir alışkanlık haline getirebilmek, bunun için niyet ettim. Kendime not: Umarım Bekir’i hayatımın her alanında örnek alır ve öyle bir hayat sürerim.
Hazreti Muâviye'den bahsederken "Muâviye" demek tuhaf bir alışkanlık hâline geldi. Ne umuyoruz, bununla ne kastediyoruz? Allah Rasûlü Aleyhissalâtu vesselâm'ı hâli hayâtında gördü mü? Gördü. O hayattayken müslüman oldu mu? Oldu. Efendimize kâtiplik yaptı mı? Yaptı. Hazreti Ebûbekir ve Hazreti Ömer onu çok önemli, üst düzey bürokratik görevlerde tavzif etti mi? Etti. Şam valiliği yaptı mı, her iki halife devrinde, özellikle Hazreti Ömer döneminde? Yaptı. Peki ne istiyoruz!?
durulmaz bu dağlarda artık bu hışırtıda; yapışmalı kabzalarına yollara inip
ya uzun parmaklı silahlarına halkın,
alışkanlık yüklemeli biraz korkaklığıma kamyonlara binmeli hatta çiçekler toplamalı usandıkça kıpırdayan çürümüş bir yürekle
Gerçek ve kaliteli ilişkiler için sizden yardım isteyenlere kucak açın ama sizden faydalanmak isteyenleri ve iyiliğinizi alışkanlık haline getirenleri sırtınızdan atın. Hayır demenin nimetlerinden faydalanın.