Bedeninden ruhunu çekip çıkarmak üzere elini ağzına doğru uzatırken ona bakıyorsun. Bu hâle düşmekten ve ölüm meleğinin yüzünü görmekten dolayı nefsin zillete bürünmüştür. Ondan nasıl bir müjdeyle ansızın karşılaşacağını merak edip duruyorsun. Birden bire onun sesini duyuyorsun. Sana: "Allah'ın rıza ve mükafatıyla sevin, ey Allah'ın dostu!" veya "O'nun gazab ve azabıyla sevin (!) ey Allah'ın düşmanı!" haberini alıyorsun.
Ömer Muhtar:
"Ehli Kitabı, kâfirleri, müşrikleri veli, dost ve sırdaş edinmeyin"
Müslüman'ın Müslüman'dan başka dostu yoktur.
Kâfir ve müşriklere ancak tebliğ yapılır.
Onlarla sır paylaşılmaz. Dost edinilemezler. Yahudi ve Hristiyanların onların dinini kabul etmediğimiz sürece biz Müslümanlara olan düşmanlıkları devam edecektir. Bu ilahi emre binaen takınacağımız en iyi tavır, iman etmeyenlerden uzak durmaktır. Sadece tebliğ etmek amaçlı ilgi alaka kurulabilir. Müminlerin velileri; Allah, Rasulullah ve müminlerdir.
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan
su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda
vermez.)
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan
su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda
vermez.)
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa
Sadettin Ökten: Maddi varlığınızın bir sınırı var ama manevi varlığınız açılabilir, gidebildiği kadar gidebilir. Orada bir hiyerarşi var, kimse peygamberlik makamına erişemez ama Allah dostu olabilir. Dilediğine veriyor, dilemediğine vermiyor, bu bir nasip meselesi. Verilene razı olmak, eskilerin kazaya rıza dedikleri, bütün bunlar kalbi terbiye ediyor. Bu kalp terbiyesi olmadığı zaman insan varlığı muhteşem bir enerji içermesine rağmen sınırlı kalıyor. Adeta çölde vaha arar gibi ya da sizin az önce söylediğiniz gibi deniz suyuyla hararet gidermeye dönüşüyor. Orada bitiyor, tükeniyor.
Kinatı aydınlatan o Seçilmiş (Mustafa) Peygamber, ikicihanın da sultanıdır.
Allah elçilerinin sonuncusu, mührü, fakat aynı zamanda kendinden önceki peygamberlerin de övüncüdür. Onun o muhteşem miracında yedi gök kendisine merdivenlik etti.Peygamberler de, veliler de onun şefaatine muhtaçtır. Allah onu bütün âlemlere rahmet olsun diye var etti.
Bütün yeryüzü ona ibadet mekânı (mescit) yapıldı. Hz. Ebubekir'le Hz. Ömer onun sådık dostu oldu. Aya bile onun parmağının işaretiyle ikiye ayrıldı.
Hz. Ebubekir onun mağara arkadaşı, Hz. Ömer ise veliler ordusunun kumandanı oldu.
Hz. Osman ile Hz. Ali onun dostluğundan payını aldıda, onun halifesi oldular. Hz. Osman bir ar, edep ve alçak gönüllülük madeniydi. Hz. Ali ise ilim şehrinin kapısıydı.Davranışlarının saflığıyla seçkinleşen Hz. Hamza ile Hz.
Abbas, insanların en hayırlısı o Yüce Elçi'nin amcasıydılar.Her an yüzlerce salât, yüzlerce selâm olsun bizden kendisine, ailesine ve ashâbına!
Sadettin Ökten : Üstad Niyazi Sayın, yıllar önce bir sohbette, "Üsküdar'da öyle adamlara rastladım ki hiç tanımasam da 'Bu adam bir Allah dostu, gidip elini öpeyim." derdim" demişti.
Mütevazı ve dengeli bir hayat yaşayan insanın simasına, hareketlerine o hayat, dinginlik, huzur siner. Kalbin hâli vücuda hâkim olur, inşallah öyle olur, vücut kalbe hâkim olmasın.
Kalpte sekinet varsa o bütün fiillerinize siner, önce nazarlarınızdan görünür, bakışlarınızda onu hissedersiniz.