Hüsameddin hemen kalkıp eve gitti, evindeki eşyasından ne varsa, para pul, kap kaçak ve kadınların süs eşyalarına varıncaya dek ne bulduysa alıp getirdi, önüme koydu. Gilistra köyünde de tıpkı cennet bağına benzer bir bağı vardı. Hemen onu da satıp parasını pabuçlarımın içine döktü. Böyle bir padişah kendisinden bir şey istediği için yerlere kapanıyor, ağlayıp sızlıyor, Allah’a şükürlerde bulunuyordu. — Evet, Hüsameddin. Ben Allah’ın inayetinden ve erlerinin himmetinden öyle ümit ederim ki bugünden sonra en olgun velilerin gıpta ettiği bir makama erişecek, temiz kardeşlerin kıskanıp sevdiği bir kişi olacaksın. Her ne kadar Allah erleri hiçbir şeye muhtaç değiller, hiçbir şeyden fakirlik çekmez ve iki dünyadan ellerini çekmişlerse de; sevilen kişi, ilk adım olarak sevenin sevgisini ve dünyayı; ikinci adım olarak da Allah’tan başka her şeyi terk etmesiyle imtihan eder. Çok isteyen mürit hiçbir şekilde muradına yol bulmaz; ancak kulluk ve bol bol yemek yemekle bulunabilir. “Verenler, Allah’tan korkanlar, fenalıktan çekinenler” âyeti Sıdk-ı Ekber’in (Ebu Bekir Sıddık) bayrağının nişanıdır. Çok sadık, doğruların da bu Sıddık gibi olmaları lâzımdır. Şeyh’inin yolunda altınlarını feda eden her mürit ve âşık başını da feda edebilir. Dünyada içtenlikle inanan ve her türlü ikiyüzlülükten arı duru olmuş âşıklar kalmamıştır.”
Hastayken, Mısır Çarşısından ot seçmek yerine, Sahaflardan kitaplar devşirmeğe bakmıştım. Henüz bu kitapları iyi, kötü diye ayırt edebilecek bir müdir fikir ölçüsüne de malik değildim. Tasavvufa, Đİslâm mütefekkirlerne, evliya menkıbeleri.dit ne varsa... Kafamda tama-miyle posalaşmış; hurdalaşmış hale gelen Batı büyükleri bir tarafa; asıl Doğu ve İslâm büyükleri arasında benimkine benzer bir nefs muhasebesinden, fikir çilesinden geçmiş biri var mıdır diye bakıyordum. Diktiği gömleği aynı yerden defalarla söküp diken velînin: — Nefsim benî bir şeyle meşgul etmeden ben, onu meşgul etmeğe bakıyorum! Demesi... Ve başka bir velînin durmadan teşbih çekerken ne aradığını soranlara: — Gafleti arıyorum! Cevabını vermesi... Bunlarda halimi andıran pırıltılar görmekle beraber, sefil mevkiimi onların ulvî makamlarına yakıştıramıyordum. «Gafleti arıyorum!» sözündeki hikmete ve bu sözün belirtttiği ihtiyaca muhatap olacak, o anda ve bütün dünyada benden lâyık kimse bulunamazdı ama, onların Allah'a doğru uçuşlarındaki sıhhatli hali ile, benim, yine belki Allah yolunda; fakat parça parça edili-şimdeki hasta ifade nasıl birleştirilebilirdi? Bana, kemâl yolunda aklın iflâsını görmüş ve bu iflâsın yangını içinde kavrulmuş biri lâzımdı. Nihayet buldum:
Reklam
Hz Musa bir gün sorar Allah'a : ''Ya ilahi, ey Rabb'im! Ahmaklara rızkı çok vermenin hikmeti nedir? Halbuki onlar mallarını savurur boş yere harcarlar. Akıllı olanlara da rızkı az verirsin, onu da senin yolunda harcadıklarından kendileri yokluk çekerler.'' Allahüteala cevap verir: ''Ey Musa! Ahmaklara şunun için rızk veririm: Rızkı ele geçirmeye hilenin vesile olamayacağını akıllı kullarım görüp anlasın. Doğrusu herkese rızkı veren benim. Rızkı ne kadar takdir ettiysem o kadar gelir. Bu durumda akıllı olanlar bunu böyle anlarlar. Rızkını benden bilirler. İbadetlerine döner, rızkı için gam çekmezler. O halde sen elinden geleni yap, gelmeyen içinde Allah'a bırak...
MAHOMET (MUHAMMED (sav)) Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu Metindi; kimseyi kınamıyor, incitmiyordu Yolda gördüğü kimselerle selâmlaşıyordu
La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)
Benimle değil. Hayatın daha fazla olması fikrini seviyorum. Yani, devam ettiğimiz fikrini. Sana söylemek istediğim şeyler var, bilmen gereken şeyler. Asla buna sahip olmayacağıma emindim. Allah beni affetsin, ama... seni seviyorum. Benimle değil... *** Bir şeyin yolunda gitmediğini biliyordum ama hayatımın telaşına o kadar dalmıştım ki sırrını saklamasını kolaylaştırmıştım. Korkunç bir şey yaşadığımı düşünüyordum ve beni yalnız bıraktığı için ona kızmıştım. Halbuki bunca zaman boyunca tek başına sonuyla yüzleşen oydu.
Neden sonra gözleri dergahin cümle kapısının üzerinde asılı duran mermer levhaya takıldı Ahmed'in. "Allahümme meassabirin. .." "Allah sabredenlerle beraberdir. .." "Demek ki "dedi içinden, "demek ki, ilim yolunda sabır gerektir. Sabrı olmayandan alim, alim olmayanda sabır olmaz. İlme sabır ne de çok yakışır."
Reklam
-Altın kadının süsüdür. -Hayır kadının süsü iffetli imanı, ihlaslı ibadeti ve hak yolunda eşine olan sadakatidir. Hz. Peygamberimiz, Fatma'nın kolunda altınlar gördüğünde "Ateş bunlar at" dememiş miydi? Eğer maddi zenginlik Allah'ın kulları üzerinde görmek istediği nimet ise, bunu en çok kimin üstünde görmek isterdi? Alemlere rahmet olarak gönderilende görmek istemez miydi? Neden yok peki? Hz. Ömer'de, Hz. Ebubekir'de neden görülmedi bu nimet? Hz. Ali neden tek dirhem miras bırakmadı? Ömür bir hikaye gibidir. Hikayenin uzun veya kısa sürmesi değil, iyi olup olmadığı önemlidir. Siz iyi sofralar, iyi elbiseler, iyi evler istiyorsunuz öyle mi? Samandan bir dam, hür insanlara yuva oluyordu. Şimdi mermer ve altın tavanlar altında bir köle sürüsü yaşıyor ve bunun adına iyi yaşamak diyorsunuz.
Sayfa 117Kitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.