osman nuri topbaş: 'her kuş kendi cinsiyle uçtuğu gibi, her mizaç da kendi mizâcıyla huzur bulur. bu sebeple ünsiyet edilecek kimseler arasındaki gönül denkliği ve kalbî beraberlik, maddî denklikten ve zâhirî yakınlıktan çok daha öncelikli olarak bulunmalıdır.' Bunca insan arasında gönlü gönlüne denk kimseleri bulursan, bunun sana verilmiş bir nimet olduğunu bil. Çünkü aynı gönüller birbirini nadiren bulur. Kıymeti de esasında burada, nadiratındadır. Bu dünya bir harman yeri; insan kendine benzeyeni nadiren bulur Her şeyi değil ama gerekeni bilmek, dünya ve ahirette faydası olanı bilmek ve bildiği ile amel etmektir marifet. Hakka, hakikate ve hikmete götüren bilgidir asıl olan, gerisi lafügüzaftır." Zevc ve zevce birbirine merhametli olmalıdır. Gerçek merhamet, Allah yolunda birbirinize destek olmanızla anlaşılır. Seherlere ve sabah namazına birbirinizi uyandırmanız, hakikî merhametin bir işaretidir.” | Musa Topbaş (Rahimehullâh)
Ey Allah'ım! Beni, senin sevgi ve rızanı kazanabileceğim işlere yönelt; senden yüz çevireceğim işlerden uzaklaştır. İmanımı tazele, hidayetimi artır ki senin dosdoğru yolunda dimdik yürüyenlerden olayım.
Reklam
İç dökme -_-
Bir müselman olaraq müselman cemiyyetde yaşamaq heqiqeten günü günden ağır ve çetin gelir mene. Hele bezi müselmanlar var ki özlerine dindar deyirler (ama mene göre onlar dırnaq arası dindarlardı) onların söhbetlerin eşidip şahid olduqda öz dinimden soyuyuram. Din dil irq mezheb söhbeti eden insanlara nifret edirem. Özlerini Allah yolunda saleh bende kimi görürler belkede sırf müselman doğulduqları üçün ama bununla tekebbürlendikleri üçün nəyinki Allah yolunda saleh bende heç onlar çöp bele deyiller! Bu mövzuda üreyim o qeder doludur, o qeder qezebliyem ki.. Yaxşı ki müselmanlığı müselmanlardan öyrenmekden savayı Qurandan öyrenme kimi bir seçeneyimiz de var...
.... Atatürk'ün Din Hakkında Sansürlenen Görüşleri Atatürk'e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor. Biri Batılılaşma konusunda... Diğeri din konusunda... İlki, Atatürk'ün hedef olarak Avrupa'yı göstermediği iddiasına dayanıyor. İkincisi, -dinci kesimin ve medyanın sürekli yaptığı gibi- ısrarla Atatürk'ü dua ederken,
Tarih boyunca birçok insan "Allah'tan başka ilah yoktur"dediği için öldürülmüştür. Neden peki, çünkü bu söz ağır bir sözdür kendi heva ve hevesine göre yaşayan ve kanun koyucuların saltanatını kökten yok eden bir sözdür. İnanın kendi halinizde etliye sütlüye karışmadan namaz kıldığınız ve oruç tuttuğunuz için kimse canımıza kastetmez. O zamanda bence aklımıza şu soru takılmalı"Ben Allah'ın benden istediği tüm peygamberlerin ortak daveti olan- La ilahe illallah-yolunda mıyım?
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar. Nisa 4/76
Reklam
infak
YARDIMLAŞMA VE İNFAK İslam, özellikle “sadaka” ve “infak” kavramlarıyla bireyin başkalarına yapabileceği her türlü yardımı teşvik eder. Bu, gülümseme gibi külfetsiz bir yar- dım da olabilir; malından, zamanından ve enerjisinden fedakârlık yaparak insanların ihtiyaçlarını giderme şeklinde daha külfetli bir yardım da olabilir. “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz…” (Âl-i İmrân, 3/92) ayetini düstur edinen her bir Müslüman, toplumsal iyilik bilincini özümsemiştir. Kazandıklarımızdan tasadduk edebilmek şahsiyetimizin kemal bulmasıdır. Verirken içimiz acımadan aşkla, şevkle verebilmemiz, maddeye esaretten kurtuluşumuzun bir ifadesidir. Veren insan eşyaya bağımlılıktan, bencillikten, kendi için yaşamaktan kurtulmuş demektir. Eli açık olmak, gönlü açık olmak, infak kültürüne sahip olmak, sofrasında ekmeği yenilebilir olmak kazancın bereketindendir. Allah’ın bize, başkalarına yardım gücünü ve verebilme cömertliğini lütfetmesi şükredilecek en güzel kazanımdır. Diyanet İşleri Başkanlığı
YARDIMLAŞMA VE İNFAK
İslam, özellikle “sadaka” ve “infak” kavramlarıyla bireyin başkalarına yapabileceği her türlü yardımı teşvik eder. Bu, gülümseme gibi külfetsiz bir yardım da olabilir; malından, zamanından ve enerjisinden fedakârlık yaparak insanların ihtiyaçlarını giderme şeklinde daha külfetli bir yardım da olabilir. “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz…” (Âl-i İmrân, 3/92) ayetini düstur edinen her bir Müslüman, toplumsal iyilik bilincini özümsemiştir. Kazandıklarımızdan tasadduk edebilmek şahsiyetimizin kemal bulmasıdır. Verirken içimiz acımadan aşkla, şevkle verebilmemiz, maddeye esaretten kurtuluşumuzun bir ifadesidir. Veren insan eşyaya bağımlılıktan, bencillikten, kendi için yaşamaktan kurtulmuş demektir. Eli açık olmak, gönlü açık olmak, infak kültürüne sahip olmak, sofrasında ekmeği yenilebilir olmak kazancın bereketindendir. Allah’ın bize, başkalarına yardım gücünü ve verebilme cömertliğini lütfetmesi şükredilecek en güzel kazanımdır.
Bahane yok, Allah yolunda gayret var. Allah'ı memnun etme adına atılacak adımlar var.
Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda infak ederler.
Reklam
Diyanet Takvimi Ön Yüz: Çanakkale Savaşı, Seddülbahir Muharebeleri başladı. (1915) İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya işte onlar birbirlerinin velileridir. (Enfâl, 8/72) Diyanet Takvimi Arka Yüz: DAVASINI İHTİŞAMLI HAYATINA TERCİH EDEN GENÇ:MUS’AB B. UMEYR İslam’ı kabul etmeden önce Mekke’nin en sevilen gençlerinden olan Mus’ab, Müslüman olduktan sonra türlü baskı ve sıkıntılara maruz bırakıldı. Göz ka- maştırıcı hayatını, vazgeçilmesi zor zevklerini, ipekten elbiselerini ve ailesini sırf dini uğruna terk ederek Dârü’l-Erkam’da kalmaya başladı. Resûlullah, Birinci Akabe Biatı’nda Medine’den gelip Müslüman olanlara Kur’an’ı ve İslam’ı öğretecek muallim olarak çok güvendiği Mus‘ab’ı görevlendirdi. Kendisine Habeşistan’dan sonra yeniden hicret yolu görünen Mus‘ab, böylece Medi- ne’ye ilk hicret eden sahabi oldu. Tek başına çıktığı bu davet yolculuğunda, kullandığı tebliğ yöntemleri ve samimiyetiyle Medine’de İslam’ı tanıtmadığı hane kalmamıştı. Karşılaştığı manzaradan memnun olan Resûlullah (sas), bir yıl içinde gerçekleştirdiği tebliğ faaliyetlerini tek tek anlatan Mus‘ab’a “Desene Mus‘ab, Allah senin elinle Medine’ye hayrı ulaştırdı.” diyerek onu “Mus‘abü’l-Hayr” olarak tavsif etti. T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı
Dini kitaplar okuyanlar
Kimsenin ne okuyup okumayacağına, en azından burada, karışacak değilim elbet. Ama iletiler kısmında falan, sayfayı yeniledikçe ister istemez önüme düşüyor bi şekilde. said nursi'den, molla bilmem kimden alıntılar gırla. Hayata dair bir şeylerin, neyse artık o şeyler, bu gibi sarıklı cübbelilerden öğrenileceğini düşünmüyorum. Bilmem kaç karısı olan adamdan sevgi sözleri, bilmem kaç çocuğu olandan evladın imtihan olduğu falan gibi zırvalar duymak istemiyorum. Hayata dair merak edilen, yol gösterici olacağına inanılıp aranan o şeylerin de bu gibilerden sadır olabileceğini sanmıyorum zaten. Damdan düşenin halinden damdan düşenin anlayacağı gibi, bu tiplerden de ancak bir dolu kafa karışıklığı kalır elde. Allah sevgisi ise aradığınız, onu içinizde aramalısınız. Hayat yolunda bir tavsiye ise, yaşayandan, çekenden, bedel ödeyenden dinlemek gerekir. Aşkı Mecnun'a mı sorarsınız mesela, yoksa bunlara mı? Edebiyat bunun için var arkadaşlar. Sayısız roman, şiir bunun için yazıldı. Kazancakis'in herhangi bir romanı mesela, bu sakallılardan daha çok şey anlatır size. Kalın kalın, şamua kağıda basılı, ciltli, yaldızlı koca kitaplarla zaman harcayacağınıza naçizane edebiyat okuyun derim. On ciltte anlatılamayan şeyi iki mısrada okursunuz yeri gelir... yunus'un da dediği gibi: "hakikat bir denizdir, şeriattır gemisi Çokları gemiden çıkıp denize dalmadılar." Hakikat denizine dalabilmeniz dileğiyle...
İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. (Enfâl, 8/72)
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.