İslâm mücahidlerine ne için cihad ettiklerini sorduklarında, onlardan: "Tehdit altındaki vatanımızı korumak, Bizanslıların veya Farsların biz Müslümanlara yönelik saldırılarını önlemek için ya da topraklarımızı genişletmek ve daha fazla ganimet alabilmek için..." şeklinde cevaplar asla çıkmazdı. Kadisiye Savaşı öncesinde Fars orduları başkumandanı Rüstem'in üç gün peş peşe sorduğu: 'Buralara niçin geldiniz, sizi buraya getiren şey nedir?' şeklindeki soruya, Rebi' bin Amir, Huzeyfe bin Muhsin ve Muğire bin Şu'be'den ağız birliği halinde hep aynı cevabı alıyordu: "Bizi buralara getiren şey, Allah Teâlâ'nın: Dileyenleri kula kulluktan kurtarıp ortağı bulunmayan tek Allah'ın ubudiyetine yükseltme, dünyanın mihnet ve sıkıntısından onun genişlik ve rahatlığına çıkarma, bâtıl dinlerin zulmünden İslâm'ın adaletine kavuşturma emridir. Allah Teâlâ seçtiği dini, Resûlü vasıtasıyla insanlara gönderdi. Davetimizi benimseyenlerin imanını kabul eder, kendilerinden elimizi çekerek gerisin geri döneriz. Kendilerine ve topraklarına ilişmeyiz. Davetimizi kabul etmeyenlerle de cennete girinceye ya da zafere kadar savaşırız."
Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm şöyle buyurdu: "Haberiniz olsun, iman çarkı (ilelebet) dönecektir. Bu çark her nerede dönüyorsa Allah'ın kitabına uygun olarak döndürün. Haberiniz olsun Sultan ve Kitap birbirinden ayrılacaktır. Sakın sakın siz Kitap'tan ayrılmayın. Haberiniz olsun başınıza öyleleri reis (emîr) olarak geçecek ki onlara itaat etseniz sizi delâlet ve sapıklığa atarlar, itaat etmeyip isyan etseniz sizi öldürürler." Orada bulunanlardan birisi sorar: "Ey Allah'ın Resûlü! Pekala ne yapalım?" Resûlüllah (sav): "İsa'nın ümmeti gibi yapın. Onları ateşe attılar, testere ile biçtiler (fakat yine de dinlerinden dönmediler). Allah'ın taati uğruna ölmek, Allah'a isyan içinde yaşamaktan daha hayırlıdır."
Reklam
Gönlü İslâm'la dolanlar ne kadar bahtiyardır. "Allah'ın, göğsünü İslâm'a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi îmâna kapalı kimse gibi midir? Allâh'ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler." Allah Resûlü (sav) "Allah, kimin kalbini genişletirse, o Rabbinden bir nur üzeredir." âyetinin tefsîrinde şöyle buyurmuştur: "Nur kalbe yerleştiğinde, o kalp açılır genişler." Bâzıları "Yâ Resûlallah, bunun bir alâmet ve nişânesi yok mu?" diye sorunca, "Evet" buyurdu, "o alâmetler şunlardır: 'Gurur evinden (dünyâ- dan) uzaklaşmak ve ebediyet yurduna yönelmek, ölüm zamânı gelip çatmadan ölüme hazırlanmak. O hâlde kim bu dünyada zahid olursa, (dünyevî) arzuları kısalır ve dünyayı ehline bırakır." Sâmi Ramazanoğlu (ks) 1934 yılında Yahyalı'yı teşrif buyurduğunda iki saat kadar ulemâ-i kirâma tefsîrini yaptığı şu âyet-i celîle mü'minin saadetini, inkârcının acı akıbetini ortaya kor: "Her kim de benim zikrimden (Kur'ân'dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. O da şöyle der: "Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?" Allah: "Evet, öyle. Ayetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun." der."
Ebû Saîd el-Hudrî [radıyallahu 'anh] anlatıyor: "Usâme b. Zeyd, bir ay sonra ödemek kaydıyla Zeyd b. Sâbiťden bir şeyi yüz dinara satın aldı. Ben Allah Resûlü'nün bu konu hakkında şöyle dediğini işittim: الا تُعْجِبُونَ مِنْ أَسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ الْمُشْتَرِي إِلَى شَهْرٍ إِنَّ أَسَامَةَ لَطَوِيلُ الأَمَلِ وَالَّذِي نَفْسِي
Sayfa 143
Ammar b. Yasir
Allah, hidâyet ve nimeti ona bolca ihsan etmişti, öyle ki hidâyet ve yakindeki derecesi sebebiyle Allah Resûlü onun imanını tezkiye etmiş, ashabına onu örnek göstermiş ve: "Benden sonra Ebû Bekr ve Ömer'e tâbi olun... Ammâr'ın ahlâkıyla ahlâklanın" Buyurmuştu...
İbn Ömer (radıyallâhu 'anhumâ] anlatıyor: On kişinin onuncusu olarak Resûlullah'ın [sallallahu 'aleyhi ve sellem) yanına geldim. Ensâr'dan bir adam kalkarak "Ey Allah'ın Resûlü, insanların en akıllısı ve en basiretli olanı kimdir?" diye sordu. Bunun üzerine Resûlullah [sallallahu 'aleyhi ve sellem] şöyle buyurdular: أَكْثَرُهُمْ ذِكْرًا لِلْمَوْتِ وَاَكْثَرُهُمْ اِسْتِعْدَادًا لِلْمَوْتِ أُولَآئِكَ الأَكْيَاسُ ذَهَبُوا بِشَرَفِ الدُّنْيَا وَكَرَامَةِ الْآخِرَةِ "Ölümü en çok anan ve ona en çok hazırlık yapanlardır. İşte bu alall kimseler hem dünya hem de ahiret şerefini kazanmışlardır." Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 10/308 (nr. 18214)
Sayfa 31
Reklam
Fiyatları Ayarlayan Allah'tır.
Resûlullah'ın (sav) zamanında fiyatlar yükseldi.Bunun üzerine, "Ey Allah'ın Resûlü! Fiyatlara sınır koy, fiyatlar çok yükseldi" dediler. Resûlullah (sav) Fiyatları ayarlayan Allah'tır genişletip çok çok veren Allah'tır Rızık veren Allah'tır Daraltıp kıtlık getiren Allah'tır Ben,üzerimde hiç kimsenin olmadığı halde Allah'a kavuşmayı istiyorum" buyurdu.
Tirmizi,Ebu Davud,İbn MaceKitabı okuyor
Ebû Berze radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem meclisten kalkmak istediğinde son söz olarak şöyle dua ederlerdi: "Sübhâneke Allahümme ve bihamdike eşhedü en lå ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyke": "Allahım! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ve hamdinle tesbih ederim. Senden başka bir ilâh olmadığını kesinlikle belirtirim. Senden bağışlanmamı diler ve sana tövbe ederim." Bunun üzerine bir adam: - Ey Allah'ın Resûlü! Şüphesiz ki sen, daha önce söylemediğin bir söz söylüyorsun! dedi. Resûl-i Ekrem: "Bu söylediğim sözler, mecliste işlenen hata ve kusurları affettirir" buyurdu.
Başkasının küfrüne razı olmak (!)
Üçüncü Kısım: Küfr-i Hükmî: Küfrün kısımlarından üçüncüsü küfr-i hükmîdir. Bu, Allah'ı, kitaplarını, meleklerini, resullerini, ahiret gününü ve ahirette olacak şeyleri, şeriat ve şeriat ilimlerini hafife almak gibi Allah ve Resûlü'nün yalanlama alameti saydığı şeylerdir. Kendisinin küfrüne razı olmak da mutlak olarak küfürdür.
Sayfa 122
Ahzab,21
Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır.
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.