Alper Acur

Tüm Şehitlerimizin Ruhları şad olsun
Hayat savaştır. Ölümden korkanlar yaşamasın. Bayraklar, nasıl kanlandıkça bayrak oluyorsa, toprak nasıl kanla sulandıkça vatan haline geliyorsa, toplumlar da ölmesini bildikleri nispette millettirler. Ölümden ancak hayvan ve hayvanlaşmış insan kaçar. Ölümlerin en güzeli ise, yurt ve şeref uğrunda ölümdür. İçimizi sızlatan şehitlerimiz aynı zamanda övüncümüz ve sevincimizdir de... Bu yazı, Türkçülerin, Türk ordusunu, onun elli milyon şehidine ve yarınki şehitlerine saygı duruşudur.
Sayfa 145
Reklam
Tehlikesiz yaşamak isteyenler intihar etsin. Hayat ve kainat tehlikelerle doludur.
Sayfa 51 - ÖtükenKitabı okuyor
iskender’i, Sezar’ı, Arslan Yürekli Rişar’ı, Deli Petro’yu, Napolén’u ezberleyen Türk gençlerinin bu devletin nasıl kahramanlıklarla kurulduğunu, Çağrı Beğ adındaki destâni kahramanın neler yaptığını, Doğu Roma imparatorluğu ile göğüs göğse yapılan korkunç savaşların Türk başbuğları olan Kutalmış, ibrahim, Inal, Yakutu, Resul Tegin, Buka, Anasıoğlu, Hasan Artuk, Afşın ve arkadaşları gibi ölmezleri bilmemesi hazin olduğu kadar da ayıptır. Bunlar lise ve ortaokulda değil, daha ilkokulda bellenecek şeylerdir.
Sayfa 42 - ÖtükenKitabı okuyor

Reader Follow Recommendations

See All
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün Dünya kadar malın olsa ne fayda Söyleyen dillerin söylemez olur Bülbül gibi dilin olsa ne fayda Bir gün seni götürürler evinden Hakkın kelamını kesme dilinden Kurtulmazsın Azrailin elinden Türlü türlü yolun olsa ne fayda Sen söylersin söz içinde sözün var Çalarsın çırparsın oğlun kızın var Şu dünyada üç beş arşın bezin var Tüm bedesten senin olsa ne fayda Kul Himmet Üstadım gelse otursa Hakkın kelâmını bile getirse Dünya benim deyip zapta geçirse Karun kadar malın olsa ne fayda. - Kul Himmet
HER ÇAĞIN MASALI: BOZ DOĞANLA SARI YILAN
– Uçup dövüşüp nolacak? İşte şimdi biri ölecek. Yarın da ötekine başka biri öldürecek. Daima heyecan, daima tehlike neden? Ben kendi dünyamda pek rahat yaşıyorum. Düşmanımı gizlice zehirler, öldürürüm. Maksat yükselmekte ise dağa kadar yükseldim ve boz doğanı geçtim. Hakikaten, sarı yılan dağın tam tepesindeki kayanın üstüne kadar çıkmıştı. Bu sırada kara kartalla boz doğanın dövüşü bitmek üzere idi. Kara kartal kavgayı kazanmıştı. Boz doğan; bir kanadı kırılmış, bir gözü kapanmış, her yeri kan içinde kalmıştı. Yavaş yavaş düşüyordu. Sarı yılan memnundu. Bir zafer haykırışı ona bağırdı: – Yarışı kazandım. Senden önce buraya geldim. Senden yüksekteyim. Boz doğan acı acı gülerek cevap verdi: – Sürünerek çıkmak yükselmek demek değildir. Sen yukarılara doğru çıksan bile yine alçaksın. Ben aşağıya düşerken bile yükseğim. Sen yılan gibi yükseldin. Ben doğan gibi düşüyorum.
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam