alp

alp
@alpgozbasi
Sıkı Okur
Manzaradan değildi cam kenarını sevmesi. Yanında bir insan az demekti. Öğreniyordu Derdâ. Ne kadar az, o kadar iyi!
Reklam
Ama ne de olsa, toprağın iki metre altıyla üstündeki durum hayli farklıydı. Aşağısı gerçekti: Kurtlar, böcekler ve bol bol et. Toprağın üstüyse hayal: "Rahat uyu babacığım", "Nur içinde yat sevgilim" ve bol bol dua...
"inanmak için kanıt gerekmez, kanıt hep başkaları için bulunur."

Reader Follow Recommendations

See All
Dindarlar, kendi inançlarını ispatlayacak deliller getiremedikleri için son çare olarak şu savunmayı yaparlar: "Delilin yokluğu, yokluğun delili değildir!" Belki de haklı olabilirler, ama delil yokluğu, en azından yokluğu var saymak için kuvvetli bir sebeptir.
Tanrı merhametliyse, insan yokken de merhametli miydi? Hiçbir şey yokken de merhametli miydi? Eğer merhametliyse, o halde kime merhametliydi? Merhamet gösterecek hiçbir şey yaratılmamışken, merhametli olma özelliği bir anlama sahip midir? Eğer Tanrı, varlığı yarattıktan sonra merhamet sahibi olduysa bu, merhameti sonradan öğrendiği anlamına gelir ve bu durumda daha öğreneceği birçok şey vardır diye düşünmek absürt olmayacaktır. Bu durumda Tanrı öğrenen, eksiğini gideren ve evrimleşen bir varlığa dönüşür ve bu, Tanrı'nın henüz gelişimini tamamlamamış bir ergen olduğunu söylemekten farksızdır. Aksi halde, tıpkı bir ergen gibi davranıp kızdığı varlıklara zarar vermeye kalkışmazdı ya da pohpohlanmaya aç, ilgisizlikten kırılan bir genç gibi ona en ufak bir iltifat edeni diğerlerinden ayırmazdı. Görüleceği gibi, duygulara sahip ya da bizim gibi davranışlar sergileyen bir Tanrı, ezeli ve ebedi, sonsuz ve mükemmel bir Tanrı olmaktan epey uzaktır.
Reklam
Reklam
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.