Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
. Yakut Şamanlar’ı, çakmak taşıyla yaktıkları ateşi kutsal sayarlar ve ayinlerde kullanırlardı. Altaylılar'ın ateşe karşı yaptıkları dualarda; ateşi Güneş ve Ay’dan ayrılmış bir parça olarak görürlerdi. Ayrıca ateşin Tanrı Ülgen tarafından gönderildiğine inanırlardı. Ateşi su ile söndürmek, ateşe tükürmek, ateşle oynamak kesin olarak yasaktı. Orta Asya Türkleri'nde çok yaygın olarak, ateşe bakarak kehanette bulunma adetinin varolduğunu da biliyoruz. Örneğin Manas'ın babası Cakıp Han ateşe bakıp, gelinlerinin geleceklerini anlatırdı. Yine bir başka Şamanist inanca göre; ateş her şeyi temizler ve kötü ruhları kovalardı. 6. yüzyılda Batı Gök-Türk hakanına gelen Bizans elçileri ateşler arasından geçirildikten sonra görüşmeye kabul edilmişlerdi. Başkurtlar ve Kazaklar yağlı bir paçavrayı tutuşturup hastanın çevresinde "alas... alas..." diyerek dolaştırırlardı. Buna "alaslama" derlerdi ki, bu kelime Anadolu Türkçesi'nde "alazlama" şeklinde muhafaza edilerek günümüze kadar gelebilmiştir. Ateşte temizlenme anlamına gelen bu kelime, Altay Şamanları'nın dualarında çok sık geçerdi. .
Sayfa 40-41Kitabı okudu
Göktürk mitolojisinde adı Türk olan Ata ilk ateşi ocağı yakarak milletini donmaktan kurtarmıştı.Kendi milletine adını veren Türk Atanın ilk Ateş Güneş inancını başlattığı düşünülür. Altay Türkleri için Ay'dan ve Gündeş'ten ayrılmışsın şeklinde dua eder
Sayfa 81 - KriptoKitabı okudu
Reklam
Moğol Türkleri Erkene-kom vâdisinden çıktıkları zamanda Kurlas(Kurlaas) aşîretine mensup Berte-zena (Berté-zena) [Börteçine] adında bir Han'ın idâresi altındaydılar. Bertezena bütün civar kavimlere sefirler göndererek kendisine itaat edecek olanları himâye edeceğini vaad etti. Bu istiladan haberdar olan Tatarlar Moğollara hücum ettiler. Fakat mağlup olarak bütün aşîretlere dağıtıldılar. Ebu'l-Gâzî Bahadır Han'ın rivâyetine göre bu olay kadîm Türk Moğollarının son imparatorları olan İl Han (İl-khan)'ın mağlubiyetinden dört yüz elli sene sonra meydana gelmiştir. Çin târihinin kadîm Hunların dağılması ve Türklerin kurulması hakkında verdiği bilgilerle bu rivâyet karşılaştırılınca, bu kavimlerin menşe'i hakkında söylenen sözlerin hangi yönlerinin doğru olduğu kolayca meydana çıkar. Türkler milâdın 545'inci senesinde meydana çıkmışlardır. Bundan dört yüz elli sene çıkarılacak olursa Milâdın 95'inci senesine dönülmüş olur ki Çin târihine göre, şüphe yok ki kadîm Moğollardan ibâret olan Kuzey Hunları'nın da yıklış zamanı 93 milâdî târihidir. Bu kadîm Hunlar yıkılmış oldukları zaman muhtelif mahallere kaçışmışlardı. İçlerinden büyük bir kısmı Altay dağlarını geçti. Erkene-kom vâdisi Altay dağlarındadır. Demek oluyor ki Kuzey Hunları ile kadîm Moğolların çöküşü aynı olaydan ibârettir.
Sayfa 431 - Ötüken Neşriyat, 2. Baskı:2019 - I. CİLT
Altay Türkleri Umay'ı göklerden inen gümüş saçlı, güzel yüzlü bir kadın olarak düşünmüşlerdir.
Uzun tarihi boyunca Bizans doğudan ve batıdan tazyike maruz kalmıştır. Doğudan Emevi ve Abbasi imparatorlukları, batıdan ise Türkler (Avarlar, Macarlar, Bulgarlar, v.s.) sıkıştırmışlardır. Bahis konusu ettiğimiz devirde Bizans'ı doğudan Müslüman Selçuklu Türkleri, batıdan da aynı soydan gayrimüslim Peçenek ve Uzlar tehdit etmektedirler. Bir devir gelecektir ki, Bizans, Müslüman Osmanlı Türklerinin hem doğudan, hem batıdan aynı zamanda hücumuna maruz kalarak ortadan kaldırılacaktır. Bu son safha konumuzun dışındadır. Biz, tarihin gittikçe kuvvetlenen bir sel hâlini alan akışını ve mukadder neticesini belirtmek için bu meseleye kısaca temas ettik.
Sayfa 252Kitabı okudu
Orhun Kitabesi'ne göre Türk Tengrisi ile Yer - Su'dan ibarettir. Türk Tengrisi Sulh Tanrısı demektir. Altay Türkleri buna, Bay Ülgen derler. Oğuz Türkleri, Bayat namını verirler. Oğuzlar, Oğuz Han ismini Oğuz dininin müessisine ıtlak ettikleri gibi il Tanrısı mevkiinde de kullanırlar. Gün, At, Yıldız, Gök, Dağ, Deniz Han'ların Oğuz Han'ın oğulları olması, bu itibarladır. Altay'larda Bay Ülgen'in babası Kara Han olduğu gibi, Oğuzlarda da Oğuz Han'ın babası Kara Han'dır.
Sayfa 55 - Kültür Bakanlığı Yayınları, 1. Baskı: 27 Ocak 1976
Reklam
Altay efsanesinde ateşin bulunması
Ateşin bulunuşu ile ilgili bir Altay efsanesi ise şöyledir: "Tanrı insanı yaratınca şöyle düşünmüş: " - Ben bu insanları yarattım ama çıplak yarattım. Hava da bu günlerde çok soğuk. İnsanoğlu kendini soğuğa karşı nasıl koruyacak ve nasıl yaşayacak? En iyisi bunlar için bir de ateş vermeli de, ısınıp yaşasınlar!" Tanrı Ülgen'in üç tane kızı varmış. Bunlar da, ateşi bulmak için çalışıyorlarmış. Bir gün Tanrı dışarı çıkmış. Tanrının sakalı da çok uzunmuş. Yürürken sakalına basıp sendeleyivermiş. Kızlar bunu görünce gülmeye ve Tanrı ile alay etmeğe başlamışlar. Bunun üzerine Tanrı çok kızmış ve kızların yüzüne bile bakmayarak, bırakıp gitmiş. Tanrının kızdığını gören kızlar üzülmüşler. Ama Tanrı ne yapıyor ve bizim için neler söylüyor diye, kapının deliğinden dinlemeyi de ihmal etmemişler. Bu sırada Tanrı kızmış, kendi kendine söyleniyormuş: "Tanrı Ülgen'in üç kızı benimle alay ettiler ama ben onlardan çok daha akıllıyım. Onlarda akıl mı var! Ateşi bulmak için sert bir taşla, sert bir demir bulmalılar ki, birbirine vursunlar da ateş çıkarsınlar. Bunları bulmak için de onlarda bu akıl yok!" Kızlar bunu duyunca koşmuşlar. Sert bir taşla demir bulmuşlar ve birbirine vurarak ateşi icat etmişler." Bu efsaneye göre ateşi bulan insan değil; yine Tanrının gökteki kızları idi. Yakut Türkleri de ateşin gökten indiğine inanırlardı. Bütün Orta Asya ve Sibirya mitolojileri, ateşin gökten geldiği hususunda birleşirler.
UYGUR İMP.- Ve bir kez daha sürüp gittiler, geçip gittiler dağları ormanları, Rüzgârla yarış etti Türk atlıları, Altay Dağlarına doğru... Uygur İmparatorluğu kuruldu... Şehirlerimizi surlarla çevirip, muntazam yollarla birbirine bağlıyorduk. Mabetlerimizi, oda ve duvarlarımızı renkli yaldızlı resimlerle süslerdik. At üstünde efsaneleşen büyüyen yiğitliğimiz resimde, mimaride; renklerde, çizgilerle, taşlarla kıvrılıp inceliyor. Dokuduğumuz kumaşların güzelliği, tüm Asya'da dilden dile dolaşıp, elden ele kapışılıyordu... Göktürk alfabesini basitleştirip, kendimize özgü yeni bir alfabe yaptık. On dört harfliydi, kalın tahtalara oyup bu harfleri, kitaplara basıyorduk. Böylece dünyada ilk matbaanın mucidi, biz Uygur Türkleri olduk.
“Altaylılara göre, Erlik yerin en altında (yani cehennem), kara çamur veya kara demirden sarayda, kara taht üzerinde oturur. Kötülüğün kaynakları da yerin altındadır. Bunlara Altay Türkleri tarafından "kara töz" (kötü ruh), "kara neme" (kötü nesne) veya “tümengi töz" de denir. Budist Türkler ise bunu “yek", yani şeytan diye anarlar. Altaylılar en büyük felaketleri, ölümü, salgın hastalıkları, vücuttaki yaraları ve hayvan kırgınlarını Erlik'ten bilirler. Bu yeraltında bütün kötü ruhlar ve zararlı mahlûklar yaşar ki, şaman bazen kötü ruhlarla mücadeleyi kaybeder ve teslim olur. O vakit de hastayı iyileştiremez.”
Sayfa 54 - Siyah Beyaz Yayınları - Şamanizm - Şeytan
209 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.