Mute'de Zeyd b. Hârise şehit olunca, sancağı Hz. Cafer aldı. Zeyd b. Harise’nin zırh gömleğini sırtına giydi ve atına bindi. Şeytan gelip ona da hayatı ve dünyayı sevdirmek, ölümü çirkin ve sevimsiz göstermek istedi. Hz. Cafer: “Bu an, mü’minlerin kalblerinde imanı pekiştirmek zamanıdır! Halbuki, sen bana dünyayı sevdirmek istiyorsun!?” dedi, ilerledi. Düşmanlar: “Bunu arkadaşının yanına ulaştıracak kim var?” diye birbirlerine seslendiler. İçlerinden birisi: “Ben ulaştırırım!” dedi. Hz. Cafer, çarpışa çarpışa, düşmanların ortalarına kadar dalmış bulunuyordu. Kurtuluş yolu olmadığını görünce, atından yere atladı ve onu sinirlendirdikten sonra, son nefesine kadar çarpıştı. “Cennet kokusundan daha güzel koku yoktur!” diyerek çarpışırken, düşmanlar tarafından vurulup bir eli kesildi. Sancağı öbür eline aldı. O eli de vurulup kesilince, sancağı koltuğunun altına kıstırdı. O sırada, Rumlardan bir adam, varıp mızrağını sapladı. Sonra da, kılıçla vurarak onu ikiye ayırdı. Hz. Cafer, cansız olarak yere düştü, şehit oldu. Yüce Allah ondan razı olsun! Abdullah b. Ömer der ki: “Cafer b. Ebu Talib’i ölüler arasında aradık, kendisinin vücudunda doksandan fazla mızrak, ok, kılıç yarası bulduk!” Hz. Cafer, şehit olduğu zaman, otuzüç yaşında idi.
Yerine peygamberler peygamberinin amca oğlu Cafer geçti. sancak elinde ileriye atıldı. Bir kolunu kestiler, sancağı öbür eline aldı, o kolunu da kestiler. Cafer'in göğsünde tam doksan tane ok ve mızrak yarası... İki kolunu kaybettiği halde göğsüyle sancağa sarılmaya çabalayan Cafer hakkında Allah'ın Resulu buyurdular: "Allah, Cafer'e iki kolu yerine iki kanat verdi. Cennette dilediği yere uçsun diye..."
Sayfa 411Kitabı okudu
Reklam
Vefakârlık böyle bir şey
Said b. Abdullah Hanefi ve Züheyr b. Baz-ı Beceli İmam Hüseyin'den (a.s) izin alarak gönüllü olarak okların önünde durdular diğer trenlerin Seyyid-i Şüheda İmam Hüseyin'in imametinde cemaat namazı kılabilimeleri için kendilerini oklara siper ettiler. Said b. Abdullah namazın birinci rekâtında ok yağmuruna tutuldu; Said'in bedenine 13 ok isabet etti ve şehit oldu. İkinci rekâtta Züheyr Said'in yeri geçti. Vücudu dört bir taraftan oklara hedef olan Züheyr namaz bitinceye kadar zor belâ dayandı. İmam Hüseyın (a.s) namazın teşehhüdünü okuduğu sıralarda Züheyr can vermek üzereydi; İmam namazı bitirdi sonra Züheyr'in mübarek başını kucağına aldı. Züheyr gözlerini açarak, " Ey Eba Abdullah (Hüseyin)! Ahdime vefa ettim mi acaba?" dedi.
Sayfa 195 - 12 İmam YayınlarıKitabı okudu
Üçüncü hücum kolu (Yeniçeriler), ilk iki hücum koluyla çarpışmış olan müdafiini son derece yorgun bir halde buldu, halbuki kendileri harbe zinde ve ateş gibi giriyorlardı. En şiddetli dövüş Topkapı'da oluyordu. İmparatorun sancağının dalgalandığı bu yerde, imparator, başlıca şövalyeleriyle fasılasız dövüşüyordu. Toplar, altı yüz kilo ağırlığında taş gülleler fırlatılıyor, kurşunlar ve oklar durmadan işliyordu; kısa bir zamanda yerde belki yüz deve yükü ok yığılmıştı. Şehrin bütün çanları, bütün şiddetiyle, durmadan vuruyordu.
Sayfa 122Kitabı okudu
Kemalist Devirmin milliyetçiliği, yayılmacı ve saldırgan değildir. Bu milliyetçilik ''belirli hudutlar dahilinde hayat ve bağımsızlığı korumaya'' yöneliktir. Turancılığın ve Panislamizmin gerçekçi ve doğru hedefler olmadığına Atatürk sürekli işaret eder. Esasen Kemalist Devrim, bu siyasetlerin geçersizliğinin ortaya çıktığı koşullarda, onlara alternatif olarak doğmuş ve başarıya ulaşmıştır.
Sayfa 63 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Nazım Parçaları
Ya bu âlemde vefâ yok zâten, Ya vefâsız bütün ebnâ-yı zaman; Kime ok atmayı öğrettimse Sonra bir gün beni de aldı nişan!
Sayfa 496 - sütunKitabı okudu
Reklam
833 öğeden 541 ile 550 arasındakiler gösteriliyor.