Yoksul bir Derviş Herat'ta Horasan Valisinin süslü püslü kölelerini gördü. köleler Arap atlarina binmiş, altın Sırmalı elbiseler giymiş, daha başka süslerle süslenmişlerdi. Derviş 'Bunlar hangi beylerdir, hangi ülkenin padişahlaridir' diye sordu. ona dediler ki: 'bunlar Bey değil, Horasan valisinin köleleridir.' yoksul Derviş kalbinden geçen 'Allah'ım Kula bakmak nasıl olurmuş bak da validen öğren' cümlesine engel olamadı. Derviş çıplaktı, yoksuldu, yiyeceği yoktu. Kışın soğukta tir tir titriyordu. elinde olmaksızın böyle bir cürette bulundu. Nihayet günün birinde padişah valinin bazı işlerinden rahatsız oldu ve elini ayağını bağlatıp onu zindana attı. o süslü kölelere de efendimizin hazinelerinin yerini Söyleyin diye türlü işkenceler etti. gece gündüz çekilen işkenceler neredeyse bir ayı buldu fakat tek bir köle bile efendisinin sırrını söylemedi. konuşmayacağı Anlaşılan kölelerin hepsi Paramparça edilerek öldürüldüler. yoksul dervis uykudayken ötelerden şöyle bir ses işitti: 'Ey kendini Derviş zanneden kişi gel sen de kul olmayı valinin kölelerinden öğren.'
Altın Buzağı
Musa üç tektanrılı dinin inananları için İbrahim'den bile daha uygun bir rol modelidir. İbrahim ilk resul olabilir ancak eğer Yahudiliğin ve ondan türeyen dinlerin fikri kurucusu olarak birisinden bahsedilecekse o kişi Musa'dır. Altın buzağı olayı bölümünde, Musa Tanrıyla sohbet etmek ve Tanrının oyduğu taş tabletleri almak için ücra
Aslında din diye bir şey yok. Sistem var... Zaten Diyn sistem demektir... Ve Muhammed-i Frekans sistemi, arınmak için muhtelif teklifler getirmiştir... Ne saçma sapan tarikat liderleri nede başkası, bir başkasına kesinlikle kefil olamaz, şefaat edemez... Çünkü şefaatin ne olduğu dahi yanlış anlaşılmış, yanlış değerlendirilmiştir... Eğer Allah
Altın Orda'da köle ticaretinin çok gelişmiş olduğu, Doğulu ve Avrupalı yazarlarca pek çok kez teyit edilmiştir. Müteakip yıllarda da gördüğümüz üzere, köle ticareti, ardılı Kırım Hanlığı ile zirveye ulaşmıştır.
Köle başına değnekle vurulunca anlar , hür insana ise , bir işaret yeter. Arap Atasözü
Dünya malı dünyada kalıyor.
"-Altın kadının süsüdür." "-Hayır kadının süsü iffetli imanı, ihlaslı ibadeti ve hak yolunda eşine olan sadakatidir. Hz. Peygamberimiz, Fatma'nın kolunda altınlar gördüğünde "Ateş bunlar at" dememiş miydi? Eğer maddi zenginlik Allah'ın kulları üzerinde görmek istediği nimet ise, bunu en çok kimin üstünde görmek isterdi? Alemlere rahmet olarak gönderilende görmek istemez miydi? Neden yok peki? Hz. Ömer'de, Hz. Ebubekir'de neden görülmedi bu nimet? Hz. Ali neden tek dirhem miras bırakmadı? Ömür bir hikaye gibidir. Hikayenin uzun veya kısa sürmesi değil, iyi olup olmadığı önemlidir. Siz iyi sofralar, iyi elbiseler, iyi evler istiyorsunuz öyle mi? Samandan bir dam, hür insanlara yuva oluyordu. Şimdi mermer ve altın tavanlar altında bir köle sürüsü yaşıyor ve bunun adına iyi yaşamak diyorsunuz.
Köle ticareti..."8 Ağustos 1444 sabahı, şimdiki Senegal'den alınan 235 Afrikalı'nın olduğu ilk kargo, Lagos'taki Portekiz limanında karaya çıktığında başladı. Limanlarda bir köle pazarı oluştu, şaşkına dönmüş ve yıldırılmış olan, gelmiş oldukları ufak gemilerdeki sağlıksız ambar­larda haftalarca tutsak edildikleri için sendeleyen Afrikalılar, yaşlarına, cinsiyetlerine ve sağlık durumlarına göre gruplara ayrıldılar." "Gemici" Prens Henry'e haber verilene ve o rıhtıma gelene dek ticaret yapılmasına izin verilmiyordu. Prens, yolculuğun sponsoru olarak ganimetlerin beşte birini alma hakkına sahipti, bu da bahsettiğimiz örnekte 46 insan demek­ti. "Kara altın" (köleler böyle biliniyordu artık) ticareti bu şekilde başla­mıştı...1792 yılında, Danimarka, kölelik tica­retini yasadışı ilan eden ilk Avrupalı ulus oldu. Britanya köle ticaretini bitirmek için 1805 yılında harekete geçti ve kölelik 1824 yılında, idamla cezalandıran bir suç haline geldi. Ancak başka yerlerde bir yarım yüzyıl daha devam etti; 1870 yılında Küba'ya ulaşan gemi, karaya çıkan son köle gemisiydi.
Sayfa 940 - Yapı Kredi Yayınları.
ERKEK TİPOLOJİLERİ Kişilik sorunu, otuz yıllık mücadele tarihimizin en temel sorunu olarak süregelmiştir. Kürt toplumsal gerçekliğinin karmaşıklığı, dış güçlerin baskıcı-asimile yöntemleri ile ortaya çıkan kişilik gerçekle- ri, her boyutuyla içinde bulunduğu çıkmazı derinleştirmiştir. Kürtlük bilincinin kişiliklere parçalı yansıması, ağırlıkta da
Batı Avrupa'da; 15. yüzyıldan itibaren coğrafi keşifler ile sömürgecilik sayesinde altın ve gümüşün, yeni birçok bitkinin (tütün, domates, patetes gibi) Avrupa topraklarına akması, köle ve mal ticareti, finansın gelişimi ile birlikte yürüyen merkantilizm, feodal yapının yıkılmasında küçümsenmeyecek bir rol oynamıştı.
Mart 1492
“Heyhat! Bunca zamandır meğer dostuma bile meramımı anlatamamışım diyorum… Şunu idrak et artık ey saf derviş! Ben hakiki bir kaptan gibi yaşamak istedim. Kâfirlere hizmet ya da savaşlarda orayı burayı topa tutmak için doğmadım. İkbal peşinde koşmadım. Kimselere dalkavukluk etmedim. Kaptan dediğinin derdi; çapulcu iştahıyla on köle, üç sanduka altın ve dünyalık rütbeler olamaz. Kaptan, kâşiftir. Esas gayesi keşfetmek ve dahi ufuklara ufuk katmaktır!”
Hayatın Anlamı
3.Kısım Anlam Tutulması Anton Çehov'un Tri Sestry oyunundan şu kısa diyaloğu dü- şünelim: MASHA: Bir anlam yok mu? TOOZENBACH: Anlam mı? (...) Şuraya bak; kar yağıyor. Bunun anlamı ne? Kar bir ifade ya da sembol değildir. Anlatabildiğimiz kada- nyla gök kubbenin kederlenmesinin bir alegorisi değildir. Philip Larkin'in baharı
Para insanı nasıl bozar?
Atinalı Timon' da Shakespeare:** "Altın! Sarı, pırıl pırıl, değerli altın! Hayir gök tanrılar, ben hafifmesrep bir aşık değilim,... Şu azıcık altın, akı kara, güzeli çirkin, haklıyı haksız , soyluyu soysuz, genci yaşlı, yiğidi alçak yapmaya yeter... Bu altın sizin rahip ve hizmetkârlarınızı mihraplarnizdan uzaklaştıracak; cançekişenlerin başı altından baş yastığını çekip alacak; bu sarı köle antları tutturup bozduracak, kargaşayı kutsayacak, cüzamlıya taptıracak, hırsızlara senatörler sırası üzerinde yer, san, saygı ve övgü kazandıracak..
27 Mart Dünya Tiyatro Günü Kutlu Olsun.
1.Sahne (Efesli Antipholus'un evinin önü) (Efesli Antipholus, Efesli Dromio, Angelo ve Balthazar girerler.) EFESLİ ANTIPHOLUS Azizim Sinyor Angelo, bağışlayın, Karım huysuzlanır eve zamanında gitmedim mi. Ona siz söyleyin, kolyesi için sizin dükkânınızda olduğumu Kolyeyi de yarın eve getireceğinizi. İște bu da bütün pişkinliğiyle yüzüme karşı kafa tutan köle, Sözde pazaryerinde bana rastlamış da, onu dövmüşüm! Ona bin altın verdiğimi iddia edip altınları istemişim. Bir de karımı ve evimi inkâr etmişim. Seni sarhoş seni, ne demek istedin bakayım? EFESLİ DROMIO Siz ne derseniz deyin efendim, ama ben ne bildiğimi biliyorum Pazaryerinde beni dövdüğünüze eliniz tanıktır. Eğer tenim parşömen, attığınız tokatlar mürekkep olsaydı, kendi el yazınız benim bildiğimi size açıklayacaktı. EFESLİ ANTIPHOLUS Sen eşeğin birisin. EFESLİ DROMIO Eminim öyledir;uğradığım haksızlığa, kutlandığım, tokatlara bakılırsa öyle olmalı. Eşek olduğuma göre, tekmelenirsem çiftelerim, bu durumda bu eşeğin çiftelerinden sakının.
Sayfa 27 - Türkiye İş Bankası Yayınları
Zübeyr b. Avvam
Mes'udi, Zübeyr'in mal varlığı hakkında şunları yazıyor: Ondan kalan mal elli bin dinar (altın para), bin at, bin köle, bin cariye ve değişik coğrafyalarda ayrıca gayrimenkulleri vardı... Hz. Muhammed'den cennet müjdesini almış ve görüldüğü gibi kalan mal-mülkü arasında bin tane cariye var.
Sayfa 329Kitabı okudu
352 syf.
1/10 puan verdi
HİÇ BİLMEDİĞİMİZ YÖNLERİYLE CERVANTES: SERSERİ, ÂŞIK, ASKER, KÖLE. Miguel de Cervantes Saavedra'nın sıradışı hayatından alınan gerçek olaylara dayanarak yazılmış bir rekabet ve intikam öyküsü bu: Batı edebiyatının ilk çağdaş romanını kaleme alan Cervantes'in gençlik yılları, İnebahtı Savaşı'na katılması, Cezayir'deki köleliği, nihayet Don Quijote ile elde ettiği büyük başarı ve bütün bu yıllar boyunca kara bir gölge gibi peşi sıra onu takip eden can düşmanının hain planları.? Korsanlar ve keşişler, soylu hanımlar ve fahişeler, savaşçılar ve köleler, ve evet, o harika Sancho Panza bile İspanyol Altın Çağı'nın bu parlak tasvirinde hayat buluyor. Ödüllü yazar Jaime Manrique'nin imzasını taşıyan roman, hem edebiyatseverlerin hem de tarih tutkunlarının ilgiyle okuyacağı sürükleyici bir maceraya sahne oluyor.
Cervantes Sokağı
Cervantes SokağıJaime Manrique · İthaki Yayınları · 201416 okunma