"Bil ki, direnmem sana değildi. Altın tepside sunulan acı şerbetti beni ürküten."
Merhabalar,
Canan Tan'ın okuduğum ikinci kitabı ve gerçekten ben bu kitaba da bayıldım. Sanırım Canan Tan artık benim en sevdiğim yazarlar arasına girdi. Diğer kitaplarını da sabırsızlıkla okumayı bekliyor olacağım.
Diyarbakır'a giden bir Piraye, onu orda nelerin beklediğini bilmediği bir ayrı dünya mı var yoksa Diyarbakır onu sahiplenip, kucaklayacak mı?
Piraye başka bir bölüm istese de Ailesinin de istediği bir bölüme, yani babasının mesleğini okumak için Diş Hekimi okuyor. Beli belirsiz ilişkileri sonunda bir adama tutuluyor. Haşim Ağa. İşte o müthiş ve hüzünlü hikaye burda başlıyor.
Faklı gelenekler, kültürler, farklı düşünceler. Alışılması imkansız kararlar. Aşk her şeyin üstesinden gelir miydi?
Yeri geldi sinir krizi geçirdim. Ama sonunun asla böyle olacağını beklemiyordum. Bana göre Canan Tan her şeyi o kadar güzel anlatıyor ki kitaplarında, o anı yaşamamak mümkün değil benim tarafımdan. Piraye'yi çok taktir ettim kitapta, ayaklarının üstünde durmayı başardı. Ama o son....
Sahi bu hikayede kazanan taraf kimdi?