Ayrıca ölmekten vazgeçmekten, yani uçurumun kenarında olup tam atlayacakken bir adım gerilemekten, uzatılan sıcak eli titreyerek tutmaktan da öteydi bu. O kadar basit değildi. Aynı örnekten gidecek olursam, diyebilirim ki uçurumun kıyısındaymışım, ama ayaklarım toprağa değil küçücük bir taş çıkıntısına basıyormuş, üstelik bir şişe viskiyi devirmişim. Geri dönmeye karar vermem yetmiyormuş, çünkü o halimle kurtuluşa yürüdüğümü sanırken uçuruma yuvarlanmak da varmış. Önce ayılmalıymışım, gözlerim ve zihnim de eski berraklığına kavuşmalıymış ki, adımımı nereye attığımı bileyim...