300 syf.
·
Not rated
Pek beğenmedim galiba güzel kitap ama toplum için aşırı kaçabilecek şeyleri doğalmış gibi anlatmış Zafen sonu da çok garip bitiyo bitirince epey sinirlenmiştim
İki Yeşil Susamuru
İki Yeşil SusamuruBuket Uzuner · Everest Yayınları · 20195.7k okunma
Yağmur da hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta, aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyette ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, ta dibine kadar gark olursun ve bir kez bu kadar battın mı, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar "var.
Reklam
...Cenab-ı Allah'a tevekkül olmalıydı,deldiği boğazı aç komazdı elbette, ama elinde değil, tevekkül olsa bile işin ucu kendisine dokununca tevekkül mevekkül uçup gidiyordu. Sonra Cenab-ı Allah'ın pek öyle deldiği boğazlarla da ilgisi yoktu galiba.Her yıl Çukurova'ya binler, on binlerle ırgat gelirdi. Hepsi de Cenab-ı Allah'ın deldiği boğazlardı. Böyle olduğu halde, çoğu iş bulamaz, sürüm sürüm sürünür,yaşlılar, bebeler açlıktan bir deri bir kemik sürünürler, derken Otegeçe'deki mezarlığa yem olurlardı.Otageçe'deki mezarlığa yem olanlar Cenab-ı Allah'ın dediği boğazlar değil miydi...?
Sayfa 160Kitabı okudu
Uyku artık beni sevmiyor. Uykuyu bir kez yaraladım, galiba henüz öldürmediysem de. Uyuyorum, öyle yorgunum ki gözlerimi yumar yummaz uyuyorum. Ama uyku uyumuyorum. Başka bir şey uyuyorum. Yaralı bir şey. Dünyamı kapatan yaralı bir şey.
Sayfa 171
Annem öğretmişti, küçükken, elektrik düğmesine elim yetişmediği yaşlarda, karanlık bir odaya girince sımsıkı yumardım gözlerimi. Açtığımda, zifiri karanlığın içinde göreceli bir aydınlanma olur, biraz önce seçemediğim nesneler görünür hale gelirdi. Benzer durum acılar için de geçerli galiba... Acı aynı acı, hüzün aynı hüzün, karanlık aynı karanlık ama, gözlerimiz az da olsa bir şeyleri seçebiliyor.
Sayfa 194Kitabı okudu
Atatürk Devrimleri üzerine çok yazıldı, çok söylendi. Ama o günleri tam anlamıyla yaşayan galiba pek kalmadı. 70'li, 80'li yıllardan sonra doğanlar, ülkemizde oldum olası hep apartmanlar, otomobiller, buzdolapları çamaşır, bulaşık makineleri vardı, diye düşünüyorlar. Sumerliler gibi. Onların inançlarına göre Tanrılar, insanları yaratmadan önce ülkelerindeki evleri, kanalları yapıp hazırlamışlar; insanlara da buyurun oturun demişler. Atalarının uzak yerlerden göç edip kendilerine yaşanacak toprakları hazırlamak için ne zorluklarla çalışıp alın teri ile kanallar yaparak bir taraftan kurumuş toprağı suladıklarını, diğer taraftan bataklıkları kuruttuklarını; böylece bol ürün alarak ülkelerini zenginleştirdiklerini ve kafalarını kullanıp yazıyı icat ederek bir iletişim, bir bilim çağı açtıklarını hiç düşünmemişler.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.