Ve son olarak, kitabın ismini nasıl buldum? Eh, kitaba birçok isim verdiğim oldu. Bir ara ismi "Gece Yarısından Çok Sonra" idi. Bir süreliğine "İtfaiyeci"ydi. Ama bu isimlerin hiçbirini beğenmedim. Sonra kendime "Eh, kitaplar kaç derecede tutuşup yanar?" diye sordum. Sonra UCLA'in fizik bölümüne ve kimya bölümüne telefon ettim. Başka birkaç üniversiteyi aradım. Kimse bilmiyordu ve görünüşe bakılırsa kimse bu bilgiyi benim için arayıp bulamıyordu. Sonunda kafamda bir ışık yandı ve itfaiye teşkilatını aradım. "Beni itfaiye şefine bağlayın," dedim. Buranın, Los Angeles'ın itfaiye şefine ulaştım ve "Kitap kâğıdı kaç derecede tutuşup yanar?" diye sordum. "Bir saniye, hemen geliyorum," dedi. Geldi ve "451 Fahrenheit," dedi. Ben de, "Ah, bu güzelmiş," diye düşündüm. Bu kesinlikle güzel. Mükemmel. Sonra tersine çevirip "Fahrenheit 451" dedim ve işte size kitabın ismi. Ve önümüzdeki birkaç yıl içinde
santigrat ölçeğine geçersek büyük hayal kırıklığı yaşayacağım.