Z-aman ne ifade ediyor? Deseler bana seninle yaşadığım an derdim.
E-llerim ellerinde, gözlerim gözlerinde, yüreğim yüreğinde bilmeni isterdim.
H-uzuru seninle buldum, evimin neşesi sen oldun diye haykırmak isterdim.
R-üya değil, hayal değil, sen gerçeğin ta kendisi...
A-nlamak istiyorsan baş harflerinde saklı aşkın mucizesi.
"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin!"
Köy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
“Hu Hu” diye seslenirdik komşumuza...
“eyvallah” dilimizin pelesengi idi…
“Hay”dan gelip “hu”ya giderdik…
“Hay,Hay” Efendim! diye kabul ederdik teklifleri…
“Allah,Allah,Allah” diyerek şehadete koşardık Tuna boylarında “Allah Allah”, “Sübhanallah”, “Allahu ekber “ idi hayretlerimiz. Şimdilerdeki gibi “Vaaaauuv” diye yada “ohaa” diye gayri müslim kırması çığlıklar atmazdık.
“Tövbe estağfurullah” “fesubhanallah” zikri anlatırdı kızgınlığımızı.“Aman Allahım” derdik “oh my god” girmeden dilimize …
“Salavat” anlatırdı bazen yanlış bir iş yapıldığını…
“Neûzubillah” çekmek idi istemediğimiz bir şey görünce zikrimiz…
“Bismillah”ile başlarlardı her hayrın başı .
“Hay Allah” iyiliğimizi vermeye devam edeydi.Allah Allah İllallah , Muhammedun Resulullah” sonrası derdik alkışlarla yiğitlere “maşallah”
“Ya sabır” öfkemizin ilacı idi ….
“Hasbünallâhü ve ni’mel-vekîl!” diyerek Allah’ı “vekil” ederdik çaresiz kalınca…
“Ya Şafi” dokunurdu yaramıza merhemden evvel.. “İnna lillah” ayeti teselli ederdi geride kalanları…
“Hak’ka yürürdük” eskiden ölmezdik biz …
“Bu da geçer ya hû!”, “Vazgeç ya hû!”, “Hoş gör ya hû!” hatları süslerdi Tekke ve zâviyelerin iş yerlerimizin duvarlarını, psikiyatrik ilaçlarlar dünyamıza girmeden…
Velhasılı kelam Azizim! “eskiden yaşarken zikrederdik, şimdi zikrederken bile o hali yaşamıyoruz”…
O güzel hallerimize tekrar dönmemiz ve yaşamamız dileği ile...
Alıntı
GEÇTİ ARTIK, GEÇTİ
Çocukluğumdan beri dar mekânlardan sıkılır ve bu tür yerlerden feryat edercesine uzaklaşırdım. İleri yaşlarda bunun bir hastalık olduğunu anlamış, fakat bu illetten bir türlü kurtulamamıştım.
Oysa ki o dar mekânlara, şimdi ister istemez girecektim. Beni sarıp sarmalamışlar ve uzunca bir tabuta yerleştirmişlerdi. Çevremde