Mavis: Her yerin kan olmuş. Doktor, ambulans çağırmamız lazım. Roarke, yatır onu.
Roarke: Hayattaki hiç değişmeyen amacım da bu zaten.
Eve: Ha ha, aman ne komik.
Charles: Müşterim veya meslektaşım olmayan çok fazla dostum yoktur esasen.
Eve: Aman gözünü dört aç. Başını çevirdiğin an bölünerek çoğalır bunlar. Sonra da yaşamın büsbütün karışır.
İdam mahkumunun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde,
ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse; çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamanını, o anda ölmeye yeğleneceğini söylemiş. Yeter ki yaşasın! Yalnızca yasasın! Aman Tanrım, bu nasıl gerçek böyle! Bu nasıl gerçek! İnsan ne alçak yaratıkmış!
Yağmur da hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta, aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyette ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, ta dibine kadar gark olursun ve bir kez bu kadar battın mı, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar "var.