+Genel seçimler geldi kapıya dayandı.
-Politikacı: Ha sahi. Tamamen unutmuştum.
+Sen şimdi bizden oy istersin.
-Politikacı: Aman canım oy'un lafını eden kim? Düşündüğünüz şeye bakın hele... ben bugün sırf hatır sormak için...
+Siz hatırı dört yıldan dört yıla sorarsınız ne hikmetse. Sen şimdi bizden oy istersin.
-Politikacı: Teessüf ederim, biz vatan için...
+Malum malum. Sen şimdi bizden oy istersin...
Kubbeler göğe açılan kapılar, yürek kubbe dolu duaları yedeğine alır. Kelama değsin sözün kızım. Muhabbete dönsün yönün. Varsın duymasın cümle âlem.
‘O’ duyduktan sonra özün güler. Sakın unutma!
Hakikati yaşadığın ölçüde hayat bulursun, hakikati yok saydığın an zaman ötelerinde selan verilmiş demektir. Aman ha güzel kızım, kelamın kıymetini bilmeyen, insan kıymeti bilemez. Sen kelamın kıymetini bil. Unutma! İnsan önce yürekte ölür. Yüreğinde ölüp yepyeni biri olarak var olacağın birini bulursan tereddüt etme sakın. Elini tuttuğunda yüreğin titriyorsa o eli hiç ayırma yüreğinden.
Telli duvaklı gelin eyledim şimdi hâyâllerimi
Bilirsin işte,sebebi sensin...
Saçımın her teline astım şen gülüşlerini
Aman ha sakın ola incitmeyesin...
Çalmadan kapını aldın içeri
Hadi gel artık kaldır kalbin sisini
Sevgiden yana sözün varsa,şimdi
Ser önüme bir bir yandır sinemi...
~A_dile
"Karaboçkalar, Sobakeviçler¹, Skvoznik-Dmuhanovskiler, Derjimordalar, Tyapkin-Lyapkinler², işte bunlar, Aleko'nun, Beltov'un³, Rudin'in ve daha pek çok tipin karanlık yanıdır. Bunların oluşturduğu ortam olmadan sözünü ettiğimiz son tipler anlaşılmaz. Gogol'ün kahramanları da Rus değil midir? Aman, hem de ne Rus!
Samimiyet derler, insandaki bizatihi hususa. Kendilerine bir defa bakmaksızın ederler bu lafı. Bilhassa öylesine kaypaktırlar ki onlar; insana hürmet etmez, kıymet vermezler. Onlardan, insanın emeğine hürmet etmelerini beklemeye ne hacet. Aman ha!
Özlerini gizlediklerini sanıp duradursunlar. Hakikat, defaten gün yüzünde.
Evet, o kudretin bir parıltısı; ince, camid kuru ipler gibi şeylerle taze, hayatdar salkımları yapıyor.. Halbuki eğer bu salkımların icadı esbaba havale edilse de, bütün esbab u vesait içtima' edip onun bir mislini getirmek için elele verseler -kudret-i ezeliye içlerinde olmaksızın- ve bu salkımları yapmağa çalışsalar ve hepsi yekdiğerine yardımcı olsalar dahi yine yapamıyacaklar.(Zannımca şunu diyim arkadaşlar sende olmasaydın üzümü nasıl yiyecektik veya üzüm çok güzel yetiştirmişsin gibi tehlkeli laflar kalkışmayın aman ha)bizler sadece ve sadece sebebleriz
Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
Bu boğucu, iç karartia havanın, yaşamın avuntusu çiydir.
Şair, kendinin ar- dındadır, kendine varamamanın, kendine yalan söylemek zo runda oluşunun acısıyla, kendinin, kendisiyle aradığı hakikatin ardındadır. Hakikatin ardında, onunla sevişmek, onunla evlen- mek için. Ulaşamayacağını bile bile arayan: Delidir şair. Işıltılı. parlak, renkli
Ne biçim dünyaya doğmuşum ben? "Güzel" diyordum, güzel dediğime dönüp bakmıyorlardı bile. "İyi" diyordum, omuz silkiyorlardı. Birisinin dobra dobra dosdoğruyu söylediğini duyuyor, heyecanlanıp, "Doğru! " diye bağırıyordum. "Aman sus!" diyorlardı. Hele "Deniz" deyince, bütün kaşlar çatılıyor, "Sakın ha!" diyorlardı. Peki, güzele bakma, iyiye aldırma, doğruya kulak asma, denizi anma ;peki öyleyse ben ne edip ne söyleyecektim? İşte bunu büyüklerine sorunca, bana düpedüz bir cevap vermiyorlar fakat dolambaçlı ve sağa sola savsaklayıcı sözler söylüyorlardı.
Erenlere vardım: Çok sevdim sizi dedim;
Hani ya ispâtı dediler...
Aşkın ateşine yandım dedim;
Dumanın çok hani nerde külün dediler...
Dertlendim derman istedim;
Allah derdini artırsın dediler...
Aman ha, dikkat! Padişah sana sorup dursa da bu sırrı kimseye söyleme.
Gönlün, sırrının mezarı olursa muradın daha kolay gerçekleşir.
Peygamber, "Sırrını gizleyen muradıyla çabuk buluşur." dedi.
"Biliyorum, Sen bazen kullarına oyunlar oynayıp onları deniyorsun.
Hoşlanmadıklarına da tuzaklar kurup onları iyice yoldan saptırıyor, içlerindeki ikiyüzlülüğü, kefereliği açığa çıkartıyorsun.
Kafaları karıştırmak da hoşuna gidiyor. Bazen benzeşen ayetler indirip bizleri ortada bırakıyorsun. Biz saftirik kullar da tartışıp duruyoruz, o mu
Bir akşam yanındaki hanıma sofrasındaki bir davetliyi göstererek:
Bu adamın ne bayağı olduğunu bilemezsiniz, demişti.
Sonra fikrine daha da kuvvet vermek için:
- Hani çöp tenekesi vardır. İçine her türlü süprüntüler konur. Ne kadar boşaltsanız, dibinde yapışık bir şeyler kalır. İşte bu o şeylerdendir, sözlerini ilave etmişti.
Hanım, şaşırarak:
Aman Paşacığım öyle ise ne diye sofranıza alıyorsunuz? demesi üzerine:
Ha... İşte onu da sen bilemezsin kızım, cevabını vermişti. :)