Amerika: Adaletsizliğe iyi bir örnek. Kristof Kolomb tarafından keşfedilmiş ama adını Amerigo Vespucci'den almıştır. -Self government [kendi kendini yönetme, özerklik] üstüne uzunca bir söylev vermeli.
Christopher Columbus'un 1492'de İspanyol finansmanıyla batı kıyılarına
doğru yeni bir keşif rotasına koyulmasının önünü açmıştır. Atlantik’e açılan Columbus, Japon Denizi’nde bir adaya vardığı inancıyla günümüzde Bahamalar denilen yere ulaşır; ancak gerçekte ise daha sonra Amerika olarak adlandırılacak yeni bir kıtayı keşfetmiştir.
Columbus’un dönüşüyle Portekiz İspanya rekabeti yeni bir safhaya girer ve muhtemel bir anlaşmazlık önce Papa VI. Alexander’ın Mayıs 1493’de çıkarmış olduğu bir bulle (ferman) ile yeni keşfedilecek toprakların Portekizlilerle İspanyollara ait olacak kısımlarını ayırması ve nihayet 7 Temmuz 1494 tarihli Tordesillas Antlaşması’nın imzalanmasıyla çözülür. Dönemin deniz güçleri Portekiz ve İspanya arasında akdedilen bu antlaşmaya göre Afrika’nın Batı sahilleri açığındaki Cabo Verde (Yeşil Burun) Adaları başlangıç noktası alınarak, bu noktanın 370 fersah (1550 km) batısında Kuzey-Güney meridyeni sınır olarak çizilir. Bu sınıra göre bu meridyenin batısında kalan bütün bölgeler İspanya’nın, sınırın doğusunda kalan bütün bölgeler ise Portekiz’in “araştırma alanı” içinde sayılır.
Sağlığında yeni bir kıta keşfettiğinden habersiz olan Columbus’dan sonra Floransalı bir denizci olan Amerigo Vespucci, Portekiz bayrağı altında bir yolculuk yapıp Güney Amerika kıyılarına gider. Dönüşünde neşrettiği mektuplarda bu toprakların yeni bir dünya olduğunu ispatlamaya çalışır ve onun şerefine Lorrainli bir harita yayımcısı, Columbus tarafından bulunan kıtanın adını America olarak adlandırır.
Matteo Bandello, Kristof Kolomb ve Amerigo Vespucci'nin başarılarına gönderme yaparak '' Her gün İspanyolların ve Portekizlilerin Yeni Dünya'yı keşfettiğini dinliyoruz, ama onlara yolu biz İtalyanlar göstermiştik.'' demiştir.
Sayfa 21 - Boğaziçi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Söz çoktan havada salınmaya başlamıştır, haften harfe, kitaptan kitaba, ağızdan ağza dolaşmakta, durdurulamaz ve ölümsüz bir şekilde zamanı ve mekanı aşmaktadır, çünkü aynı anda hem gerçekliğin hem de fikrin ta kendisidir o.