Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
``Bu dünyada gerçek erkeklerin sayısı yalnızca üç, Emir`` derdi. Parmaklarıyla sayardı:`` atak, kurtarıcı Amerika, Britanya ve İsrail. Gerisi``-elini şöyle bir sallayıp püüf diye bir ses çıkartırdı-``onlar dedikoducu koca karılardan farksız.``
Alman ve Amerika Birleşik Devletleri kentlerinde sokakların aydınlatılmasında elektrik çoktan kullanılmaya başlandığı halde niçin Britanya kentlerinin sokakları ta 1920'lere kadar gaz lambalarıyla aydınlatıldı? Çünkü Britanya'daki belediye idareleri gazla aydınlatmaya büyük yatırımlar yapmışlardı, rakipleri olan elektrik ışığı şirketlerinin önüne yasal engeller çıkardılar.
Sayfa 293 - PegasusKitabı okudu
Reklam
1953 darbesi derin ve kalıcı bir miras bıraktı. Şah, Musaddık'ı yok etmişti, ama onun -birçok yönden diğer büyük çağdaş ulusal kahramanları, Gandhi, Nâsır ve Sukarno'yu andıran gizemli gücü bir daha onun yakasına bırakmayacaktı. Darbe, monarşinin meşruiyetini ciddi anlamda sarsmıştı, hele de cumhuriyetçiliğin alıp başını gittiği bir çağda. Bu darbe şahı İngilizlerle, Anglo İranian Oil Company ile ve emperyalist güçlerle özdeşleştirmişti. Aynı zamanda ordu da aynı emperyalist güçlerle, özellikle CIA ve Mİ6 ile bir tutulmaktaydı. Amerikalılar da Britanya'nın fırçasıyla karalanmıştı; İranlıların gözünde başlıca emperyalist güç artık yalnızca Britanya değildi, onunla işbirliği yapan Amerika da düşmandı şimdi. Darbe, Ulusal Cephe'yi ve Tudeh Partisi'ni mahvetmişti. İkisi de toplu tutuklanmalar, örgütlerinin yıkılması, hatta liderlerinin idam edilmesiyle karşı karşıyaydı. Bu yıkım, sonunda dinci hareketin doğmasına zemin oluşturdu. Diğer bir deyişle, darbe, milliyetçilik, sosyalizm ve liberalizmin yerine İslam “köktendinciliğinin” konmasına yardım etmişti. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, tarafsızlık ve sosyalizm çağında Pehlevi monarşisi ayrılmaz ve kaçınılmaz bir biçimde emperyalizm, çokuluslu kapitalizm ve Batı'yla yakınlaşma anlamına geliyordu. Nitekim 1979 devriminin asıl köklerinin 1953 yılına uzandığı pekâlâ savunulabilir.
Sayfa 161Kitabı okudu
AMERİKA VE DÜNYA: BUGÜN, DÜN VE YARIN
Sözünü ettiğim bugün 1945'lerde başladı ve 1990'da sona erdi. Bu dönemde ABD dünya sistemimizin hegemonik gücüydü, tam olarak bu dönemde, bundan sonra değil. Bu hegemonyanın kökeni refahımızdı; bu hegemonyanın sonucu refahımızdı; bu hegemonyanın alameti refahımızdı. Bu tekil ve nadir ayrıcalığı hak edecek ne yaptık? Ululuğa mı ulaştık? Yoksa ululuk bize zorla mı verildi? Bugün, 1945'te başladı. Dünya uzun ve berbat bir dünya savaşından henüz çıkmıştı. Savaş alanı batıdaki adadan (Büyük Britanya) doğudaki adalara (Japonya, Filipinler ve Pasifik adaları) kadar ve Avrasya'nın kuzey bölgelerinden Kuzey Afrika'ya, Güneydoğu Asya'ya ve güneyde Malinezya'ya uzanan tüm Avrasya kara parçasıydı. Bu koskoca bölgede büyük bir insan hayatı kaybı ve dünya üretiminin büyük kısmını oluşturan fiziksel stokta büyük bir tahribat gerçekleşti. Kimi alanlar diğerlerinden daha fazla tahrip olmuştu, fakat bu dev bölgenin hemen hemen hiçbir kesimi bundan tamamen kurtulamadı. Aslında araç-gereçleri ve ulusal altyapısı el değmeden kalmış tek büyük sanayi bölgesi Kuzey Amerika'ydı. ABD'deki fabrikalar sadece bombalanmamış olmakla kalmamış, savaş planlaması ve seferberliği sayesinde yeni verimlilik düzeylerine de ulaşmıştı.
Metis YayınlarıKitabı okudu
Amerika'nın Keşfi - Salgın Hastalıklar - Nüfus
Orta Meksika'nın (gerçek anlamda Aztek İmparatorluğu'nun yeri) nüfusu 1500'de 20 milyon kadardı ve bu, tüm Avrupa nüfusunun dörtte birine eşdeğer olup İtalya'nın nüfusunun iki katı, Britanya'nınkinin de dört katıydı. Bir yüzyıl içinde bölge nüfusu 1 milyonun biraz üstüne düşmüştü. Andlar bölgesinde (İnka İmparatorluğu'nda) nüfus 1500'de yaklaşık 11 milyonken, 1600'e gelindiğinde 1 milyonun altına düşmüştü. Karayiplerin 1500'de muhtemelen 6 milyon kadar olan yerli nüfusu neredeyse tamamen yok edilmişti. Köleleştirmenin ve daha sonra 16. yüzyılda köleleri madenlerde ve plantasyonlarda çalıştırmış olmanın bir payı olmuş olsa da, nüfus kaybının neredeyse tamamı hastalıktan kaynaklanmıştı. 1500'de toplam dünya nüfusu yaklaşık 425 milyonken, Amerika kıtasınınki muhtemelen yaklaşık 70 milyondu; 1600'e gelindiğinde ise bu nüfus 545 milyon olan dünya nüfusu içinde yaklaşık 8 milyondu (16. yüzyılın ortasında Amerika kıtasının nüfusu 4 milyon kadar düşük bir seviyeye inmiş olabilir.) Yaklaşık %90 oranında bir nüfus azalması inanılmaz gibi görünse de, hastalığın direnci olmayan gruplar üzerindeki etkilerine dair diğer kanıtlarla tutarlıdır. Gerçekten kaç kişi ölmüştü? Bunu tahmin etmek zordur, ama yaklaşık 100 milyondan çok daha az olması muhtemel değildir. Bu ölçekte bir ölüm insanlık tarihinde her­ hangi bir toplumun katlanmak zorunda kalacağı en büyük ölçekli ölüm olmuştu ve etraflarındaki topluluklar ölüp giderken, tüm yaşam biçimleri yok olurken ve geriye ne kaldıysa Avrupalı istilacılar tarafından yıkıma uğratılırken hayatta kalan az sayıda insan muazzam bir kültür şokuyla karşılaştı.
Sayfa 464 - Alfa Yayıncılık, 1. Basım (2011), Çeviren: Eşref Bengi ÖzbilenKitabı okudu
Polonya İkinci Dünya Savaşı'nın kurbanı, Büyük Britanya savaşın kahramanı, Amerika Birleşik Devletleri ise galibi idi.
Sayfa 49 - KetebeKitabı okudu
Reklam
Dinle, biz çaresiz miyiz? Bunu tekrar ve tekrar ve tekrar yapmaya mahkum muyuz? Bitmek bilmeyen yükselişler ve çöküşlerle Anka kuşunu oynamaktan başka çaremiz yok mu? Asur, Babil, Mısır, Yunanistan, Kartaca, Roma, Şarlman'ın ve Türklerin imparatorlukları. Toprak olmuş ve tuzla sürülmüşler. İspanya, Fransa, Britanya ve Amerika... Yüzyılların unutulmuşluğunda yitmişler. Tekrar ve tekrar ve tekrar. Kendi çılgın saatimizin sarkacına zincirlenmiş halde, akıbetimiz bu mudur, Tanrım?
Sayfa 307Kitabı okudu
'özel olan herşey politiktir'
"..bu nezaket tutkusu gitgide seçkinlerle halk kültürü arasında ayrışmalar yaratıyor ve sınıflar arasına yeni bariyerler ekliyor gibi görünüyordu. Hatta Fransa'daki bazı kasabalarda iki ayrı karnaval düzenlenmeye başlamıştı: biri ölçülü orta sınıflar, diğeri kontrolsüz yoksullar için. Emekçi sınıflar haşarılıklarına devam ederken, üst sınıfların düğün ziyafetleri bile mahrem, ağırbaşlı törenlere dönüşüyordu./Yakın gelecekte, Britanya'da tuzu kuruların, kalabalık ve gürültülü şehir merkezlerinin şamatasından kaçıp yoksulları kendi kalabalık ve köhne apartmanlarına terk etmesini sağlayacak kocaman yeni kasabalar kurulacaktı./Bu arada Amerika'daki beyaz Avrupalı yerleşimciler, Amerikalı yerlilerin ve Afrikalı kölelerin yabancı, vahşi ve tehditkar seslerini ehlileştirmek veya bütünüyle susturmak için New England kolonileri kuruyordu."
Sayfa 152Kitabı okudu
573 öğeden 371 ile 380 arasındakiler gösteriliyor.