_ Ana, yine mi umudunu yitirdin? Hayatı hiç mi güvenin kalmadı? Kendini koyverme ana. Anlıyorum çok zor, ama sen benim cesur anamsın, Sen benim çok, çok iyi anamsın... dedi.
Tamamını okuman için biraz sabretmen gerekiyor sevgili okur. Okurken bir-iki-üç-dört-beş-altı-yedi-sekiz sabır taşı parçalaman muhtemel. Bu yazıda sana bu kitabı nasıl okumaya karar verdiğimi anlatacağım-tabii klavyem bana güç verdikçe. Sana yazı boyunca güzel sürprizlerim olacak-ama duyu organlarını sekiz açman gerek. Lafı uzatıp seni farklı
Freud ise, bu görüşün tam karşısına kendi fikrini dikiveriyor: Bilinçdışı, ruhsal yaşamın arka bahçesi ya da çöplüğü değildir, aksine sadece ufacık bir parçasının bilincin aydınlık alanına ulaştığı ana maddenin ta kendisidir. Zira ortaya çıkmayan o ana parça, yani bilinçdışı dünyası asla ölü veya eylemsiz değildir. Gerçekte düşüncemize ve hissiyatımıza aynı etkinlikte ve canlılıkta etki ediyor, hatta ruhsal varlığımızın yaşamsal üç boyutlu halini canlandırıyor bile olabilir. Bu nedenle tüm kararlarında, bilinçdışı arzusunu hesaplamalarına dahil etmeyen kişi kendi kendini yanıltmış olacaktır, çünkü özdeki potansiyelin esas tetikleyicisini hesabın dışında tutmuştur.
Bazı anlar bütün yaşamımızı belirler. "Bütün yaşamımız" dediğimiz de o birkaç âna bakar aslında. Kitap aslında yazarın bu sözleri gibi kısacık hikayelerden oluşuyor. Kısa öyküler ama sizi uzun düşünme yolculuklarına uğurluyor. Sizden tek isteğim, hız yapmayın okurken diyor yazar ve ekliyor ; Göze az görünenler, hızda çabuk kaybedilirler. Kibrit çöpü misali kısa ama derin anlamlar yüklü hikayeler bulunan eseri biraz sindirerek okumak gerekir bu yüzden. Bir hikayeden yazarın derinlere dokunan sözüyle bitirelim ; Hayat bazen istemediğimiz kadar büyütürdü bizi. Bir zamandır herkes birbirini arıyor zaten. Yanlış yerde, yanlış zamanda. Umut dolu kitaplara keyifli okumalar...