Her anagram kendi kaderimizden ördüğümüz bir kafesti ve bize kendi evrenimizi kurma izni veriyordu...
Sayfa 144 - Metis yayınlarıKitabı okudu
Olumlamalar işe yarar mı?
Son araştırmalar olumlamalara başvurmanın işe yaramadığını gösteriyor. Banyo aynasına olumlu ifadeler içeren hatırlatıcı notlar yapıştırmak her ne kadar cazip gelse de bunlar başka insanların yargılarının “aynasından” daha güvenilir değildir. Olumlayıcı ifadeler sadece bilinç düzeyinde etkide bulunur ve içsel çatışmayı veya münakaşayı tekrar önümüze getirebilir ki bu da yorucu olabileceği gibi ilave başka bir gerilim de yaratır. Psikologlar Senay, Albarracin ve Noguchi ise kendimize sorular sormanın kendimizle ilgili inançları değiştirebileceğini keşfetti. Psikologlar bir deney sırasında deneklerin anagram çözebileceklerini kendilerine telkin etmektense çözüp çözemeyeceklerini kendilerine sorduklarında başarılarının gözle görülür biçimde arttığını keşfettiler.
Reklam
«Dali’yi Franco’nun kurduğu faşist hükümeti desteklediği ve faşizan eğilimleri olduğu için sonradan bu oluşumda istemedi­ler. Hatta Andre Breton o dönem Salvador Dali’nin isminden bir anagram çıkartıp kendisine “Avida Dollars/Dolar Düşkünü” ya­ kıştırmasını yapmıştı. Dali de 1954 yılında Philippe Halsman’ın çektiği fotoğraflarında bıyıklarına dolar geçirerek poz vermiş, siz ne derseniz deyin ben bildiğimi okurum pişman değilim, “Gerçe­küstücülük benim” mesajını vermiştir.»
Sayfa 166
Romalılar anagram ilmine ars magna derlerdi... "büyük sanat."
Sayfa 112 - ALTIN KİTAPLARKitabı okudu
“Daima kendi dışımızda görünen amaç(AIM), aslında bir anagram, yani ben ( I AM ) sözcüğünün diğer profilidir. Bu bizi, zamanın sıkıştığı, aramızdaki her türlü mesafenin eridiği ana götürür. “
Psikologlar bir deney sırasında, deneklerin anagram çözebileceklerini kendilerine telkin etmektense çözüp çözmeyeceklerini kendilerine sorduklarında, başarılarının gözle görülür biçimde arttığını keşfettiler. Oldukça ilginç biçimde, sanki bundan haberimiz yokmuş gibi, kendimize neyi yapıp yapamayacağımızı sürekli söyler dururuz. Dolayısıyla bir sunum yapmak üzere hazırlanırken kendinizi "Sunum işlerinde berbatsın," veya "Bu konuda çok kötüsün, eline yüzüne bulaştıracaksın," gibi bir düşüncenin hücumu altında bulabilirsiniz. Soru yönelten yaklaşım bu düşünceleri, yakalayıp onları sorulara dönüştürmeyi önerir. Sunum işlerinde berbat mıyım? Bu, çatışmayı (ya da Freud'un enerji soğuran inkâr savunmasını) ortadan kaldırır ve yerine şüpheyi koyar. Daha sonra başka sorular sormaya başlayabilirisiniz: Örneğin son sunum yaptığınızda neler olmuştu? Hoşunuza giden anlar veya şeyler nelerdi? Kaygı potansiyeli barındıran, örneğin uçmak gibi diğer işlerin üstesinden ne kadar başarıyla gelebiliyorsunuz? Bu yöntem merak duygusunu -korkuyu alt edebilen pek az duygudan biri olan merakı- ortaya çıkarır ve zihnin bilinçli ve bilinçli olmayan kısmını aynı anda dahil eder.
Reklam
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.