Ayşe Naz bilecek kabus gördüğü gece anasının yatağına gidememeyi, saçlarını taratamamayı, okulun ilk gününü anasına anlatamamayı. Diğerleri unutacak. Vah vah diyecekler, tüh tüh diyecekler. Kim yapmış, kaç kere vurmuş diye merak edip, pis rezil diye söylenecekler. Kardeşlerinin içi yanacak ama bir müddet sonra kendilerini çocuklarına, torunlarına, kendi hayatlarına vakfedecekler. Sadece Gönül'ün anası ve Gönül'ün kızı eksik bir halde devam edecek bu fırıl fırıl dönen dünyaya. Onunla birlikte yalnız, hiç bitmeyen bir hüzünle, yarım yamalak dönecekler. Anası bir daha hayattan medet ummaz zaten artık, kızı da korkunç bir dünyaya atacak kendini bodoslama.
Bizler bu kalenin erleriyiz.
Tayınımızı yer, suyumuzu içeriz;
Gelirse amansız düşmanlarımız
Her zaman açıktır soframız
Gülleyi koyduk mu topa
İyi bir ziyafet çekeriz onlara
Bir asker türküsü
Eski zaman insanları, cancağızım.
Anasının kuzusu...
Akşam üzeri balkona kuruldumuydu,
Bacak bacak üstüne atıp cıgarayı da yaktımıydı,
Şeytan diyor git saçlarını dola eline,
Bir sille bir tarafına, bir sille öteki tarafına.
Piyango vurduysa vurdu,
Kelleyi kulağı düzdünüzse düzdünüz,
A şırfıntı cakan kime.
Ama olmuyor işte, Zeynep Hanımın hatırı var.
Baksın Fatma'ya, baksın Muazzez'e,
Reci
Çabuk çabuk, soluk soluğa, sanki günah çıkarıyorcasına söyleşiyorlardı.Kızı yüreklendirmek için ilkin Kosmas konuştu. Ona görkemli ve sevgili adası Girit'ten söz etti, canavar babasından, yüce bir çilekeş olan anasından...Ruhunda, bu iki karşıt güç arasında verdiği savaştan, barbarlık ile sevecenlik arasında nasıl savaştığından, hem babasının karanlığının özünü nasıl ışığa dönüştürmeye hem de anasının işlenmemiş sevecenliğini nasıl güçlendirmeye çalıştığından...
Akşam üzeri balkona kuruldumuydu,
Bacak bacak üstüne atıp cıgarayı da yaktımıydı,
Şeytan diyor git saçlarını dola eline,
Bir sille bir tarafına, bir sille öteki tarafına.
Piyango vurduysa vurdu,
Kelleyi kulağı düzdünüzse düzdünüz,
A şırfıntı cakan kime.
Ama olmuyor işte, Zeynep Hanımın hatırı var.
Baksın Fatma'ya, baksın Muazzez'e,
Reci
Tenteneci Bedir'in yaşadığı şehirde bir inanç vardır. Arife günü Sabah ezanı okunmadan çeşmeye gidersen kalbine düşecek kişiye rastlarmışın. Bedir'in kızı Suna'da o arefe sabahı çeşmeye gider, ve lacivert gözlü Feridun ile karşılaşır. Birbirlerinin kalplerine düşerler, acı bir sevda başlar. Feridunun babası Şafak bu evliliğe karşıdır, dağa kaçarlar, nikah kıyarlar fakat Babanın öfkesi bitmez, eşini tat olan eşini, ilk eşinden olan oğlunu gelinini öldürür. Feridun babasının öfkesini dindirmek için, sevdiği Sunadan ayrılır, intihar eder. Suna hamiledir gizlice anasının evine gider, ve Nuri bey denilen ermişin evinde doğum yapar, Suna da dağa tekrar çıkar Ferıdunun kendini öldürdüğü yerde öldürür. Kızı Leyla Şafak bey duymadan gizlice kuruma evlatlık verilir. Daha sonrası kitapta:)) güzeldi tavsiye ederim.