Osmanlıca ile Türkçe aslında birbirinden farklı diller değildir ve 1928'de değişen sadece alfabedir. Nasıl Latin harfleriyle yazmamız Titus Liviusla sohbet edebileceğimiz anlamına gelmiyorsa Arap harfleri kullanmak da bizi sahabe yapmıyor. Ancak matbaanın yaygınlaşmadığı bir toplumdan elimizde kalan kaynakların büyük bir kısmının emperyal elitler tarafından üretilmiş olması, Osmanlıcanın bir saray dili olarak karşımıza çıkması sonucunu doğuruyor. Bu dil birçok Arapça ve Farsça kelime ve terkiple (tamlama) süslenmiş olsa da dilbilgisi ve sentaks açısından Türkçe. Elinde bir sözlük olan herkes rahatlıkla bu lisanı anlayabilir.
"Dil en temel iletişim ve kimlik oluşturan Araçtır."
19 Alemdar, 2005, s. 173.
" Bütün kitle iletişim araçları dil ile fonksiyonellik kazanırlar.
Sesli iletişim veya yazılı iletişimin temeli dile dayanır.
Görsel iletişim ise ancak dil ile bütünleşerek anlam kazanır.
Klasik savaşlarda düşman kuvvetlerin iletişimini kesmek, böylece
"Bir şeyden korktuğun için değil,kendine iyi geleceğini bildiğin için yaptığın şeyler sana anlam katar.Ve işin güzel tarafı, sonucu başarısızlık olsa bile anlamlı şeyler yaptığın zaman iyi hissedersin, bu huzuru ancak yaşayanlar anlayabilir."
Bir şeyden korktuğun için değil, kendine iyi geleceğini bildiğin için yaptığın şeyler sana anlam katar. Ve işin güzel tarafı, sonucu başarısızlık olsa bile anlamlı şeyler yaptığın zaman iyi hissedersin, bu huzuru ancak yaşayanlar anlayabilir.
Bir şeyden korktuğun için değil , kendine iyi geleceğini bildiğin için yaptığın şeyler sana anlam katar . Ve işin güzel tarafı , sonucu başarısızlık olsa bile anlamlı şeyler yaptığın zaman iyi hissedersin , bu huzuru ancak yaşayanlar anlayabilir .