Aaron Warner Anderson is the only emotional through line in my life that
ever made sense. He’s the only constant. The only steady, reliable heartbeat
I’ve ever had.
𝐴𝑎𝑟𝑜𝑛, 𝐴𝑎𝑟𝑜𝑛, 𝐴𝑎𝑟𝑜𝑛, 𝐴𝑎𝑟𝑜𝑛
Neden, neden daha yaşam yolunun başlangıcında can sıkıcı, renksiz, silik, tembel, duymaz, yararsız, mutsuz kişiler olup çıkıyoruz bizler. İki yüzyıllık tarihi var şu kentin. İçinde yüz bin kişi yaşıyor. Ama ne geçmişte ne de şimdi, bir tek kişi yok ötekilere benzemeyen. Kendini yüce bir amaca adamış tek bir kişi yok. İnsanda kıskançlık duygusu ya da öykünmek için tutku uyandıracak ufacık yetenekli bir sanatçı, bir tek bilim adamı yok. Sadece arabalara kurulup gezer, yer içer, uyur, sonra da ölürler... Sonra başkaları doğar, onlar da yer içer, uyur ve can sıkıntısından büsbütün aptallaşmamak için yaşamlarını iğrenç dedikodular, votka, kumar ve birbirlerini mahkemeye vermekle renklendirirler... Karılar kocalarını aldatır; kocalar yalan söyler, olup biteni görmezden, duymazdan gelirler... Ve bütün bu bayağılıkların etkisi çocukları karşı konulmaz biçimde ezer, onlardaki Tanrısal kıvılcımı söndürür ve onlar da tıpkı anaları babaları gibi, birbirinin benzeri, aynı zavallı cesetler olup çıkarlar.
Sayfa 105 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Orta Amerika'nın tüm kırsal kesimlerinde durum Jesse Bentley'in zamanında böyle değildi. Erkekler okumaya mecalleri kalmayacak kadar çok çalışırdı. İçlerinde kağıda basılı kelimelere dair bir arzu yoktu. Tarlalarda çalışırken zihinlerini muğlak, az pişmiş fikirler meşgul ederdi. Tann'ya ve Tanrı'nın hayatlarına tahakküm kudretine inanırlardı. Pazar günleri küçük Protestan kiliselerinde Tanrı'nın kelamını duymak için toplanırlardı. Kiliseler, o zamanların sosyal ve entelektüel hayatlarının merkezleriydi. Tanrı kavramı insanların kalbinde büyük bir yer kaplardı.
Sobanın yanındaki çiftçinin de artık şehirli adamlar gibi: onu dinlediğinizde en azından en şehirlimiz kadar samimiyetsiz ve anlamsızca konuştuğunu görebilirsiniz.