Anna Karenina'nın hayat hikâyesi, eseri beğenip beğenmeme konusunda beni arafta bıraktı. Şöyle ki, öncelikle eserde hayat hikâyesini okuduğumuz "dünyalar güzeli" Anna'yı gören birçok erkeğin gözüne fener tutulmuş tavşan gibi kala kalmasını okumak bana kitap boyunca fazlasıyla abartılı geldi ve "ne Anna'ymış be arkadaş!" diye biraz sinirlenmeme ve hâliyle kitabı ayıla bayıla okuyamama neden oldu. Bir de Anna'nın etkileyici güzelliği ile kurulmuş münasebetlerin hepsi olmasada büyük bir çoğunluğunun samimiyetsizliğini okurken iliklerime kadar hissettim. Ayrılıklar, kıskançlıklar, dedikodular kitap boyunca neredeyse gırla doldu taştı ve bu nedenle "kitap Anna ve onun yakın çevresini anlatan bir konuya sahip olsaydı çok büyük ihtimalle kitabı yarıda bırakabilirdim" diye düşünmeme neden oldu. Fakat diğer yandan kitabın bir diğer ana karakteri olan Levin'in hayat hikâyesini okumak Anna'ya karşı beslediğim negatif duygularımı yatıştırmama vesile oldu. Eser boyunca bir ailenin nasıl yıkıldığına bir diğerinin de nasıl inşa edildiğine şahitlik ediyorsunuz. Meraklısı varsa buyursun okuyabilir. Ha bir de bu kitabı bir başyapıt olarak görebilmeniz için fazlasıyla romantik bir yapıya sahip olmanız gerekmekte diye düşünüyorum.