19. yüzyıhn sonlarında pek çok eğitimli Hintli de İngiliz sahipleri tarafından aynı muameleye tabi tutulmuştu. Meşhur bir anekdot İngilizceyi mükemmel konuşan, Batı danslarını öğrenmek için kursa giden ve çatal bıçak kullanarak yemek yemeyi öğrenen hırslı bir Hintliyi anlatır. Yeni tarzıyla İngiltere’ye giden bu adam, University College London’da okur ve uzman bir dava vekili olur. Tüm bunlara rağmen, takım elbiseli ve kravatlı genç hukukçu, bir İngiliz kolonisi olan Güney Afrika’da kendisine benzeyen “renkli tenli” insanlarla üçüncü mevkide değil de birinci mevkide seyahat etmekte ısrar ettiği için trenden atılır. Bu adam Mohandas Karamçand Gandhi’dir.
Bununla ilgili bir anekdot aktarayım: Liman von Sanders, Enver Paşa’ya bir terfi listesi gönderiyor, listede Mustafa Kemal de var ama Enver, Mustafa Kemal’i Paşa yapmak istemiyor. Enver, “Bu Mustafa Kemal’i paşa yaparsın, sadrazam olmak ister; sadrazam yaparsın sultan olmak ister; sultan yaparsın Allah olmak ister” der. Bunun üzerine Liman von
Reklam
...geceleri bize öyküler anlatabilecek birileri var mı aramızda, bir bakalım, öykü, masal, anekdot, farketmez, düşünsenize, şansımıza içimizden biri Kutsal Kitap'ı ezbere biliyor olsa, dünyanın yaratılışından bu yana ne olup bittiyse üzerinden yeniden geçerdik, önemli olan birbirimizi dinlemek,
“Akıl yürütmeye her zaman gölge düşüren önyargılara ve duygulara kapılmadan soğukkanlılıkla bakabilseydik, yetkililerin bütün körleri bir araya toplamalarının, her birimizi cüzamlılara yaptıkları gibi benzerlerimizin yanına birbirimizle iyi geçinmek üzere koymalarının büyük bir ileri görüşlülük olduğunu anlardık, koğuşun dip tarafında yatan doktor
Sayfa 170Kitabı okudu
Çocuğu olarak görme
Antikite'den modern zamanlara dek uzanan ve sanat eserini sanatçının "çocuğu" olarak gören, yaratma sürecini cinsel yaşam modeline göre değerlendirmeye çalışan geleneği alabiliriz. Bir ressama, kendi çocukları çok çirkin olduğu halde, neden resmettiklerinin bunun tam tersi olduğu sorulur. Çünkü der ressam, resmi günışığında yapıyorum, çocuklarıysa gece karanlığında. Bu espri, klasik bir kaynaktan türetilmiştir: Makrobius'un Saturnalia'sında (2:2.10) Romalı ressam Lucius Mallius'a atfedilir. Petrarca mektuplarından birinde büyük sanatçıların çehrelerinin pek çekici olmadığından bahsederken bu espriyi aktarır. XIV. yüzyılda bu eski anekdot hala anlatılıyordu, bu kez soruyu soran Dante, yanıt veren de Giotto'ydu (Schlosser, 1896, 348). Daha sonra, hem İtalyanca hem de Almanca nükte kitaplarında sıkça görülür (Pauli [1924, 2:357), geniş bir kaynakça verir [ayrıca bkz. Tubach, 1969)). Biraz daha değiştirilmiş biçimiyle Michelangelo'ya da atfedilmiştir. Francesco Francia'nın yakışıklı oğluyla tanışan Michelangelo, babasına, "canlı insan yapmakta resim yapmaktan daha başarılı olduğu" mesajını iletmesini rica eder (Steinmann ve Wittkower, 1927). Michelangelo'nun başka bir sözü, bu anekdotu farklı bir yorumla göstermektedir. Kendisine neden hiç evlenmediği sorulduğunda, eserlerinin onun çocukları olduğunu söylemişti (Condivi, böl. 58; Vasari, 7:281).
Thales'in özel yaşamı üzerine bildiğimiz fazla bir şey yok. Fakat Aristo, onun hakkında Poetika adlı kitabında ilginç bir anekdot anlatır. Thales'in yoksulluğu yüzüne vurulurdu. Bundan da felsefenin yararlı bir uğraş olmadığı anlamı çıkarılırdı. Anlatıldığına göre kışın göğe bakıp gelecek yılki zeytin rekoltesinin iyi olup olmayacağını anlayabilme yetisi ve bilgisine sahipmiş. Bir yıl, zeytinyağı pres makinelerinin tümünü önceden kiralayarak az parayla büyük bir işe girişmiş. Hasat zamanı geldiğinde yıl bol zeytin olmuş ve herkes malını zeytinyağına çevirmek üzere pres peşinde koştuğundan Thales makineleri istediğine ve istediği parayla vererek büyük kâr etmiş. Böylece Thales, filozofların isterlerse çok para kazanabileceklerini ama uğraşlarının başka şeyler olduğunu herkese kanıtlamış oldu.
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
648 öğeden 481 ile 490 arasındakiler gösteriliyor.