Kitabı 30. sayfada yarım bıraktım. Kitabı okumadan değerlendirmek haddime mi bilmiyorum ama okurken kendimi o kadar gergin ve rahatsız hissettim ki bir şeyler yazmadan geçemedim. Hayatım boyunca yarım bıraktığım kitap sayısı bir elin parmaklarını geçmez, onları da ya bana ağır geldiği ya da konusu çok sıkıcı olduğu için bitirememişimdir. Ama ilk defa bir kitabı yazarın üslubundan dolayı bırakmak zorunda kaldım. Bu kadar ilgi çekici ve güncel bir konuda ancak bu kadar rahatsız edici bir üslupla yazılabilirdi herhalde. Yazarın savunduğu çoğu şeyi ben de savunuyorum ama ifade biçimi bana oldukça yanlı ve yüzeysel geldi. Çok kişisel ve temellendirilmemiş argümanları var. Ayrıca yazar sürekli okuyucuyu ikna çabasındaymış gibi hissettirdi bana.
Bu bir kurgu kitabı değil, elbette araştırmalardan, başka kaynaklardan referanslar olmasını beklerim ancak gereğinden fazla referans verilmiş, bu da kitabın bütünlüğünü bozmuş. Üstelik referansların yarısı da kendi kitaplarına atıfta bulunuyor. Toplumsal cinsiyet konuşurken hoop bir anda yazar önceki kitaplarının tanıtımına geçiveriyor. Sürekli anekdotal bilgiler verilmiş: bir tanıdığımın başına şu geldi, otobüste insanları şunu söylerken duydum, benim başımdan böyle geçti gibi. Değindiği konu itibarı ile sosyoloji, psikoloji, antropoloji gibi bilimlere dayanması gereken bir kitapta biricik ve genellenemez örneklerin bu kadar sık kullanılmasını doğru bulmuyorum. Üzerine okuma yapmayı en sevdiğim konulardan birinde yazılmış olan ve sosyal medyada sürekli "feed"ime düşen, çok satıldığını/beğenildiğini gördüğüm bu kitap benim için tam bir hayal kırıklığı oldu.