Hiçbir kimliğe özgü bir anı ya da saplantı yoktu orada; yalnızca, gereksinme duyduğu zaman kendiliğinden ortaya çıkan ve hiçbir duyguyla ilintili olmayan bir takım dural olgular vardı.
“Ama gelişi çok ani ve acımasızca oluyor. Ve böylesine ani ve şiddetli olduğuna göre, nasıl iyileşiyor olabilirim ki?”
Reklam
Dağın eteğine beyaz minareleriyle sarılmış bu şehrin lisesi, zaman geçtikçe daha canlı, daha berrak hatıralarla bize döner, bizi tekrardan içine alırdı. Biz, herhangi bir sınıftık. Herhangi bir son sınıf olduk… Ön avlusu, aynı zamanda burunları, kolları kırık heykellerle süslü bir müze bahçesi, ancak son sınıf talebeleriyle muallimlerin gezindiği bir yer olan liseyi, bir gün ardımıza dönüp bakmadan başkalarına bıraktık. Bir daha buraya ömrümüzün sonuna kadar talebe olarak giremeyeceğimizi bile bile. Bu müthiş bir şeydi! Biz ne kadar seviniyorduk!.. Sanıyorduk ki, mütemadiyen bir güzel şeyi geride bırakacak, bir daha ona sürünmeyecek, onun içine giremeyecek, bir anı daha yaşayamayacaktık.
Ian yıllardır ilk kez bir sonraki anı, bir sonraki dakikayı sabırsızlıkla bekliyordu…
Sayfa 160 - PegasusKitabı okudu
Koşuşturma son buldu, gar şimdi bir güz bahçesi. Mavi neonların altında gölgem, loş sularda bir ağaç gövdesi. Bavulların hüznüne çoktan aşinayım, avuçlarımda uzayan yollar. Bir ürperti duyuyorum; kentin iç çekişi mi, karanlığın şarkısı mı? Rüzgâr değil, fısıltı değil; sokaklarda yalınayak bir anı Valizlerimi topladım.
Otel odalarında, duvarın dibinde ayakkabılarını görünce bambaşka bir hüzün çöküyordu insanın içine. Sanki şu dar-ı dünyada tanıdığı hiç kimse yokmuş, eşi, dostu, ahbabı kalmamış gibi. Onca anı nereye gitti, onca tanıdık surat. Pencere önüne çektiği iskemlede oturup dışanıyı, karanlığın içinde belirip kaybolan arabaları seyretti. Bunca insanın birilerinin yanından ayrılıp, başka birilerinin yanına doğru yol almaları inanılır gibi değildi. Bunca insanın, gidecek ve sonra dönecek bir yerlerinin olması...
Reklam
259 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.