Tarihi ve insanı tanıyan biri için, aynı iklimde böyle bir gereksinime (bu yüzden de bir cinsin öbür cinse olan karşı çekiciliğinin ürünü olan bu tür suçların sayısı), her zaman eşit ve sürekli bir niceliğe ulaşmış görünecektir. Eğer bu doğruysa, bunların toplamını, niceliğini azaltmaya çabalayan yasalar ve gelenekler boşuna, harta zararlı olacaktır. Çünkü, bu yasaların ve geleneklerin doğuracağı sonuçlar, kendilerinin ve başkalarının (doğal) gereksinimlerinin bir bölümünden toplumu sorumlu tutmak olurdu. Bu yüzden, akıllı yasalar, yamacın kolay eğimini izleyerek tam tersine yönelir. Çünkü bu yasalar, onların hepsini eşit ve küçük parçalara ve kollara ayırır ve böylelikle tekbiçimlilikle kuraklık ve taşmayı her noktada önlemesini bilir.
(…)
Bu zina suçu, bu eylem, çok ani, çok kaçamaklı ve çok gizli işlenir. Hatta yasalar, onu bu gizlilik perdesiyle adeta örtmüştür. Bu zorunlu, ama dokusu dayanıksız perde de örttüğü nesnenin çekiciliğini/büyüsünü azaltacak yerde artırmaktadır. Zira ortaya çıkan fırsatlar öylesine kolay, ama sonuçlar öylesine kuşkuludur ki, bu durum, yasa koyucunun eline suçu ceza tehdidiyle iyileştirmekten daha çok önleme fırsatı vermektedir.
Genel kural şudur: Doğası gereği çoğu kez yaptırımsız kalması gereken her suçta ceza, suça kışkırtıcı bir dürtüdür.
Yaşamın özentiliği ölümün güzelliği,
Sessiz sessiz durar ölüm döşeğindeki kadın
isyan eder adam hayatından
yaprak yavaş yavaş dökülürken dallarından bir umut kaynar… kaynar ve söner. Bir tuğlanın üstünde sürünen böceğin duyulamaz haykırışları. Of ne gariptir bu hayat boş üzüntüler anlamsız sevinçler anı yaşa ya da anı kazan hangisi daha çok mutluluğumu getirir, mutluyum mutluyum mutlu olmasına ama… gözlerim kısılıyor bazen bulanık bulanık bakar oldum insanlara bir yandan da gerçek yüzlerini görüyorum sanırım çirkin bir yaratığa dönüşüyorlar kendime de bakamaz oldum aslında aynadaki ben ben değilim sanki sanırım ben bile kendi benliğimi göremez oldum sonuçta ayna sadece kendini görmeni sağlamaz.