"Kuşkusuz Atatürk çok üstün zekaya sahip bir insandı. Kendisinin asker olduğunu biliyorum ama özünde bir bilgin olduğuna inanıyorum. Çankaya ve Anıtkabir'deki kitaplığına bir bakın. Ne kadar çok okuyan bir insan olduğunu görürsünüz."
Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı. Genelkurmay başkanı Işık Koşaner, kara kuvvetleri komutanı, deniz kuvvetleri komutanı, hava kuvvetleri komutanı istifa etti. Necdet Özel hiç istifini bozmadı, koltuğunda oturmaya devam etti. Genelkurmay
başkanı olabilmesi için, kuvvet komutanlığı yapmış olması gerekiyordu, jandarma genel komutanları kuvvet komutanı sayılmıyordu. Ne yapıldı? 23 Nisan çocukları gibi, bir günlüğüne
kara kuvvetleri komutanı yapıldı, ertesi gün genelkurmay başkanı yapıldı. İttire kaktıra, amaca ulaşılmıştı.
Bismillah ilk iş... Yüksek Askeri Şura'nın oturma düzeni değiştirildi. Eskiden, genelkurmay başkanıyla başbakan, masanın başında, yan yana otururlardı. O gün, Tayyip Erdoğan masanın başına tek başına oturdu. Necdet Özel kenara oturdu.
Sonra?
Genelkurmay'ın ev sahipliğinde yapılan geleneksel 30 Ağustos
resepsiyonu, Necdet Özel döneminde, Akp'nin cumhurbaşkanına devredildi.
Necdet Özel döneminde, Türkiye'nin dinleme ve istihbarat konusunda en donanımlı kurumu, Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı, tüm teçhizatıyla birlikte MİT'e devredildi.
Genelkurmay başkanlığı resmi İnternet sitesindeki "Anıtkabir
ziyaretçi sayısı" bölümü... Yani, Anıtkabir'i gün gün kaç kişinin
ziyaret ettiğini gösteren istatistik, Necdet Özel döneminde kaldırıldı.
Sayfa 16 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
SİHİRLİ GEÇİT
CEM ÇELİK
Herkese merhabalar benim sevgili dostlarım.
Bir yetişkin olarak, şahane ötesi bir çocuk kitabı okudum. Şimdi paylaşım sonrası, gözüm gibi saklayacağım. Çünkü oğullarımında okumasını çok istiyorum.
Şimdi bu Eser ile ilgili anlatacağım çok güzel şeyler var. Cem hocadan okumuş olduğum 2. Eser bu. İlk eserini Bir önceki
Gökyüzünü izlerken yarı ölü yarı diri gözlerim akşamın seyrinde
Yıldızların parıltısı gibi sevdi seni.
Ankara’nın göbeğinde Kızılay kadar geniş sevdi yüreğim
Ve
Atakule kadar eşsiz, Anıtkabir kadar ölümsüz.
Güzelliklerin gölgesinde yürüyor bedenim.
Yüreğin dört cebinde de taşıyor söylenemeyecek sözlerin
Dizeler halinde dizilişini.
Sonuçta
Bir tutam kanat çırpışına vuruldu yüreğim hayatın akışında.
Gelmişken Kocatepe'yi ve Anıtkabir'i de gezdim; uluslar arası bültenlerde bu ziyaretlerim, "işte Türkiye mozaiği, hem camiyi gördü hem Ata'sını ziyaret etti" sloganıyla gündem oldu ellaham... 😆😆
Sensiz geçen bir bayram daha Ata’m…
Yaktığın ışıkta yürümeye devam ediyoruz cesurca. Biliyoruz ki senin kudretin, senin varlığın her zaman arkamızda.
Ruhumuzda ve kalbimizde seni ve ilkelerini taşıdığımız sürece bizim sırtımız yere gelmez.
Ne güzel kelimedir ‘Atatürk’ .
Ne güzel duygudur seni görmeden bile bu kadar sevebilmek.
Seni ve silah arkadaşlarını;
Özlemle ve saygıyla anıyorum…
"Savaşta yaralandığı için Atatürk'e 'Gazi' ünvanı verildi.
Gazi olmak, savaşta yaralanmak anlamına geliyorsa, Atatürk hiçbir savaşta hiçbir yerinden yaralanmadı... Çanakkale Savaşı sırasında göğsüne gelen bir kurşunun saatini parçaladığını kendisi anlatıyor ama bu olayın belgesine rastlanmamıştır.. Kendisi bu olayı şöyle anlatıyor: '... Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin arasında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi ordu komutanı Liman von Sanders Paşa'ya hatıra olarak verdim. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler..' Atatürk Liman von Sanders'in hediyesi olan saati saklamış -Anıtkabir Müzesi'nde sergileniyor- Liman von Sanders neden saklamamış peki? Hâlbuki askerler savaş hatıralarına meraklı olurlar.. Ortada 'delil' olmadığına göre bi sadece bir 'iddia'dır. Tarih iddialar üzerinden değil, gerçekler üzerinden gider."
Atatürk'ün cenaze namazı 19 Kasım 1938 günü Dolmabahçe Sarayı'nda gizli saklı kılınmıştır. Niyet "Allah için namaza, meyyit için duaya..." şeklinde Hafız Yaşar Okur tarafından getirilmiş (nedense niyet metninde yer alan "Resulullah için salavata" kısmını atlamıştır; ben demiyorum, hatıralarında kendisi söylüyor),