Kitap oldukça sürükleyici ve cok duygu yüklü aglamamak elde değil.. Ankaralı olarak Kırıkkale'deki olayları okumak ayrı bir durum Bu arada yazarın narçiçegine selam olsun diger incelediğim kitabında da çok kullanmıstı bu kelimeyi sanırım özel anısı var
Bir Kitaba Tutuldum'u hocanın isteği üzerine almıştım, başta isteksiz başlasam da okudukça hoşuma gitti. Romanda Kaşgârlı Mahmûd'un yazdığı Dîvânu Lügâti-t Türk'ün önemini, kaybolmaktan nasıl kurtulduğunu, başına neler geldiğini, Türkler için yegâne bir eser olduğunu hikâyeleştirerek, çok sade bir dille anlatmış yazar. Günümüzden 1912'ye gelip
İlim geleneğimizde kırk hadis geleneği önemli bir yer tutar. Kırk hadis öğrenip yaşamanın fazileti ile ilgili olan hadis-i şerif bu alanda sürekli yeni eserler neşredilmesine vesile olmuştur. Kırk hadis geleneğinde en bilinen ve dünya coğrafyasında farklı diller ile neşredilen eser İmam Nevevi’nin kırk hadis
Tabi ben Çorumlu muyum, Riolu mu, Sinoplu muyum, Ankaralı mı bilmiyorum ama bildiğim çok kafalı, çok derin bir adam değildim. Kafa eror yaptı ihtiyar bunları söyleyince. Gözyaşlarım dindi. Gözlerim açıldı. Hayır alınmadım ne diye alınayım. O sıra lise yıllarından bir söz gelip aklıma oturuverdi, tam gözyaşlarım dinip de gözlerim açılıp da ihtiyarı tekrar görmeye başlayınca. Akılsız arzu kör, arzusuz akıl kısırdır. Ama bu lafa prim verecek değildim şimdi. Bu adamda ne arzu, ne akıl, ne de başka şey vardı. Adam aşmıştı birader. Bir insanın söylediklerinden bir şey anlamazsınız bazen ama öyle bir söyleyişi vardır ki, sessizce, sakince, inanarak ama inanılmaz derecede aldırmayarak, aldırmayarak değil de neyse işte bulamam şimdi, ne diyordum, ama öyle bir söyleyişi vardır ki, adam sizin aklınızın ve kalbinizin baş köşesine yerleşir.
Yazarın okuduğum ilk kitabı anlatım dilinin tatlılığıyla beni etkiledi. Sonu başından belli olmasına rağmen merakla bir solukta okunuyor roman. Biri kel biri göbekli o iki adam öyle iyi öyle masumlar ki insan Nihal olmak istiyor. Tüm anlatılanlar biraz da Ankaralı olmamın etkisiyle sanırım, gerçekmiş gibi canlandı hayalimde. Ankara ile ilgili detaylar da ayrıca hoşuma gitti. Barış Bıçakçı kitabın bir yerinde “Asıl büyük çaresizlik; sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışı” diyerek özetliyor aslında romanı ve hayatı. Güzel film olurmuş bu kitaptan diye düşünüyordum ki daha önce düşünmüşler, varmış filmi:) Sanırım yazarın tüm kitaplarını alıp bir tatile çıkacağım.)