Çinliler gökyüzünün gündüz değilde geceleri aslına daha yakın olduğunu düşünmüş olmalılar. Gündüzleri gökyüzü sürekli değiştiğinden ona güvenememişler. Sabah kızıl, öğlen mavi, akşam yeniden kızıl. Kapalı günlerdeyse gri. Fakat geceleri hep kara. Ayrıca Çinliler gece yıldızlara bakarak tahminde bulundukları için gece göğü onlar için daha anlamlı olmalı. Şimdi düşününce ne kadar haklı olduklarını anlıyorum. Kara ve karanlık gökyüzü gerçeğe daha yakın. Gündüzleri güneş güçlü ışığıyla uzayın asıl halini gizliyor şimdi bile uzay gözlemi dağların derinliklerindeki gözlem evlerinde geceleri yapılıyor.
İnsanız; yanlışlarımızla, doğrularımızla, başarılarımızla, başarısızlıklarımızla, sevdiklerimizle, sevemediklerimizle yaptığımız ve var olduğumuz her şeyde her an gelişiyor ve büyüyoruz. Bazen canımız o kadar acır ki hayata küsüp büyümeyi ve gelişmeyi unutabiliriz. Oysa varlığımızın en anlamlı kısmı hatalarımızdan, tecrübelerimizden ders alarak gelişmek, ilerlemek ve en büyük besinimiz sevgiye her zaman yer açmaktır.
Reklam
Sistemler ya da sözcükler değişse de öğrenme yolculuğu devam edecek ve bu yolculuğu anlamlı kılan da yolun kendisi olacaktır.
Hayata anlam katmaya çalışırken hayatın kendisini yaşamayı unutuyoruz. Anlamlı bir yaşam uğruna mücadele ederken bazen işin öznesini, yani yaşamın kendisini araçsallaştırıyoruz. Mutlu olmayı ya unutuyoruz ya da mutluluğu anlamlı bir hayatın "büyüsünü,kutsiyetini" bozacak olan gamsızlık olarak düşünüp olabildiğince uzak durmaya çalışıyoruz.
Sayfa 128Kitabı okudu
Çocuk, yetişme döneminde gerçek, anlamlı bir sevgiyi derinliklerinde hissetmişse hayatının sonraki safhâlarında, gönülden sevgi besleyebileceği insanların sayısının çok olması muhtemeldir. Aksine, anlamlı bir sevgiden mahrum kalarak büyümüşse ileriki hayatında hakikaten sevebileceği insanların sayısı sınırlı kalabilir. Hatta kimi zaman sevgi dediği şey, göstermelik ya da çıkarcı bir yakınlıktan ibaret olabilir. Çünkü sevgi depoları boştur ve insan, kendinde olmayanı başkasına veremez.
+527
Osmanlılar çağında, Balkanlar’da İslam Türkler eliyle yayıldığından Batı literatüründe Müslüman olmak “Türk olmak” şeklinde anıldı. Böylece Türk adı ilk defa etnik bir tanımlama olmaktan çıkıp doğrudan dinî bir anlama kavuştu. Bugün de Balkanlarda ve Avrupa’da Türklük, Müslümanlıkla eş anlamlı kullanılmaktadır.
Sayfa 32
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.