Sen, "Benim bu inanç ve amelim, Münker-Nekir'e cevap vermek doğrultusundaki derdimin dermanıdır" diyorsun. Ve yine "Başımı mezara koyup üzerimi toprakla örttüklerinde bana olan faydası gün ışığına çıkar, etkisi görülür. Dünyada yaptığım işlerin mükâfat ve cezası orada bana ulaşır" diyorsun. Diyelim ki bu doğrudur. Peki senin dinin ölümden önce -ki biz yoksulluk, zillet, çaresizlikler içinde can veriyoruz- bize ne vaadediyor? Önerisi ne? Hiç bir şey! Sen ateşler içinde yanıyorsun. Senin halkın, ulusun, dünya halkları, kısacası tüm insanlık ateşten bir yaşamı sürdürüyor. Oysa sen bu ateşin farkında olmadığın gibi, sıcaklığını da hissetmiyorsun. Senin gecegündüz ağlaman, hep ölümden sonraki kıyamet, azab ve ateşinin tasavvuruna yöneliktir. Oysa ben, şu anda insanlığın tepesine indirilmiş; beni, seni, onu, herkesi yakan ateşle ilgiliyim. Hangi faktör ya da suyun bu ateşi söndüreceğini araştırmaktayım!
Zorbalık ve hile takva elbisesine büründüğü gün, işte o zaman tarihin en büyük faciası gerçekleşmiş ve tarihe musallat olan en büyük güç meydana gelmiştir.
Reklam
Dost kisvesine bürünmüş bir düşman ile mücadele etmek; tevhid diniyle savaşmak amacıyla takva ve tevhid elbisesine bürünen şirk dini ile savaşmak zordur.
Siz kendiniz kadının gelişmesine müsade etmediniz. Zayıf kaldı, sonra da "sen zayıfsın"dediniz."
Tarih boyunca her zaman din, dine karşı savaşmıştır ve hiçbir zaman bugün anladığımız şekliyle din, dinsizlikle savaşmamıştır.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.